psikoloji

Anna Freud Kimdir (The School of Life) | Video

 

The School of Life bu videosunda ünlü psikanaliz Anna Freud’un geliştirdiği “savunma mekanizmaları” kavramını ve mekanizmalarını inceliyor.

 

İyi seyirler…

 

-oo-

 

Anna Freud, psikoanalizin kurucusu Sigmund Freud ‘un kızıdır. Babasının cinsellik ve zihin temelli radikal kuramlarıyla Avrupa’da ünlü olmaya başladığı sıralarda, 1895’de, Viyana’da dünyaya geldi. Öğretmen oldu, ve ardından psikoanalist.

Çocukların tedavi edilmesinde, klinikler ve kreşler kurulmasına önayak oldu. Bu çocuklar, savaş mağduru, soykırımdan hayatta kalanlar ya da hayatlarında genel sorunları olanlardı. Belki de en önemli çalışması, bize rehberlik eden, “Savunma Mekanizmaları”dır.

1936’da yayınlanan “Ego ve Savunma Mekanizmaları” isimli kitabında, bu mekanizmaları, detaylı tanımladı. Kitap ilk kez, içgüdüsel olarak “ego’muzu – kim olduğumuza dair kabul edilebilir resmimizi” korumaya çalışırken çeşitli savunmalar yaptığımıza dair temel fikri ortaya koydu.

Kendimizi, acıya karşı dönem dönem savunmamızdaki sorun, uzun dönemde, gelişme ve olgunlaşmamızı sağlayan gerçeklerle yüzleşme şansımıza zarar vermesidir. Anna Freud, belli başlı 10 savunma mekanizmasını vurguladı.

ilk olarak, İnkâr. İnkâr, problemin varlığını kabul etmediğimiz zamanlardır. “İçmekten keyif alıyorum, bazen akşamdan kalmalığım epey kötü oluyor; ama bununla baş edebilirim” düşüncesindeyizdir. Diğer kişiler, bu problemle bizi yüzleştirmeye çalışırsa, onlara kötü davranma eğilimindeyizdir. Dolaysız hayati savunma mekanizmasıdır -kişinin kendini iyi hissetmesini sağlayan kısa vadedeli içgüdüsüdür- değişmeye olan ihtiyacımızı görmeyi reddetmektir.

Yansıtma. Yansıtma yaparken, kendinizde olan kötü bir duyguyu, başka birine atfedersiniz. Mesela, eğer geçen seneye kıyasla, bu sene daha fazla para kazanmazsanız, eşinizin fazlasıyla eleştirel olacağına dair izlenim geliştirebilirsiniz. Gerçekte, gayet anlayışlı olmalarına ve duygudaşlık yapabilmelerine rağmen. Acımasız, sert düşünceler eşinizde değildir, içinizdedir. Diyelim ki, annenizden geliyordur. ama negatif duyguları siz yüklemektesinizdir. Kendinizde varlığını kabul etmek istemediğiniz duygularınızı, başkalarına yüklersiniz. Bu yansıtmadır.

Kendine Karşıt Tutum Oluşturma. Daha kötü görünen başka bir düşünceden, örneğin, “sevmesini umduğumuz birisi, gerçekte bizi sevmediğinde”, kaçma yolu olarak, kendimiz hakkında kötü düşünürüz. Anna Freud bunu çocukların sıklıkla yaptığını gördü. Ebeveyni tarafından suistimal edilen bir çocuk, yaralayıcı olsa bile, diğer seçeneklerden daha az zarar verecek, sığınabileceği bir düşünce arayışına girer. “Ben ne kadar değersiz ve kötü birisi olmalıyım ki, ebeveynim bana böyle davranıyor. Öyleyse, yine de, gerçekten iyi bir ebeveynim var” diye düşünür.

Kendimizin kötü ve değersiz olduğumuzu düşünmek acı vericidir. Fakat, özellikle kırılgan bir çocuk için, bu düşünce, onunla ilgilenmeyen ebeveynin ellerinde olduğunu düşünmesinden, daha az felaket içermektedir.

Yüceltme. Kabul edilemeyen seks ya da şiddet içerikli düşünce ve duygularımızı, daha ileri ve güzel kanallara yönlendirdiğimizde yüceltme yapmış oluruz. Birçok sanatçı, özellikle müzisyenler, uyuşturucu kullanımı, sosyal rahatsızlıklar, ailevi sorunlar gibi negatif hayat tecrübelerini dönüştürerek, popüler ve ses getiren sanatsal işleriyle “yüceltme” yapmaktadırlar. Yüceltme, bir savunma mekanizmasıdır; fakat, en iyilerinden biridir.

Gerileme. Anna Freud, işler zorlaştığında, daha genç yaşlarda tecrübe ettiğimiz davranışlara döndüğümüze inandı. Bilhassa, çocukken yaptığımız, sorumluluktan kaçma davranışını gösteririz. Bir çocuk için, suç her zaman, başkasınındır, özellikle de anne babasının. Ebeveynleri her şeyi düzeltmelidir. Gerileme’deyken, bir çocuğun saflığı ve masumiyetinde olduğumuzu varsayarız. Dünyanın geri kalanı suçludur; sorunları da başkaları çözmelidir. Anna Freud’a göre, baskı altındayken, mükemmel derecede aklı başında yetişkinlerin dahi, “gerileme”ye gitmesi normaldir; sadece, uzun süreli olursa, bir problem olarak kabul edilir.

Mantığa Bürüme – Bahane Bulma. Hareketlerimiz (veya bize olan şeyler)hakkında, akıllıca görünen bahaneler bulmaktır. Neticede hissetmeye ihtiyaç duyduğumuz: “masum, iyi ve değerli oluşumuz” la ilgili yapılandırma özenle kurulur. Örneğin, bir işten reddedildikten sonra, mantığa bürüyen kişi, “zaten sıkıcı bir şirketti” veya asla o işi istemem” diyecektir. İşi fazlasıyla istemiş olabilir, ama bunu itiraf etmek, egonun acı çekmesine ve aşağılanmış hissetmesine yol açabilir.

Entelektüelleş(tir)me. Diğer savunma mekanizmalarına benzer. Kaybetme korkusu, suçluluk, ihanet, ayrılık sonrası partnere öfke etkisiz hale getirilir. Roma İmparatorluğunun geç dönemleri, hükumetin faiz oranlarına etkisi gibi düşüncelerle, asıl sorunlar etkisizleştirilir. Birçok entelektüel, sadece düşünmez, aynı zamanda entelektüelleş(tir)me kabahatlisidir. Bu kişiler, araştırmaları sayesinde, asıl sorunlarından uzaklaşmış olurlar.

Tepki oluşturma, derindeki gerçek duygumuz kabul edilemez ise, tersini yapmaktır. Örneğin, ergenlerle cinsellik konusunda fazla ilgili olan birisi, özellikle gençlerden uzak duracağı dini öğretilere yönelebilir. Tepki oluşturma mekanizmasını, çoğunlukla çocukken gösteririz. Sınıf arkadaşımızdan etkilenmişsek ve bundan utanıyorsak, ondan hoşlandığımızı itiraf etmektense, ona karşı kötü ve saldırgan davranabiliriz.

Yön değiştirme, genellikle saldırganlığımızı, uygun bir başka vekile yönlendirmedir. Bu kişi genellikle, daha az tehdit edici ya da suçlaması nispeten kolay birisidir. Klasik bir vaka olarak patronu tarafından tehdit edilmiş hisseden kişi, eve gelir ve eşine bağırmaya başlar.

Düş Kurma- Hayaller- Fantaziler. Düşler, hayal kurarak problemlerden kaçınmaktır. Gerçeklerden uzaklaşma veya kopmak için kişinin gündüz düşlerinden, edebiyat okumalarına, porno izlemeye yönelmesidir. Bu süreleri, tehdit edici dış dünya yerine, rahatlatıcı başka bir dünyada geçirmektir.

Anna Freud, savunma mekanizmalarını yazarken hassas ve zengin bir dil kullanır. Bu savunmaların, doğal olduğu bilir. Aynı zamanda, savunma mekanizmaları devredeyken, ne denli zorluk getirdiğini gözlemler. Kariyerimizi geride tutar, başkalarının canını sıkar, sevdiklerimizi incitir. Freud, çoğumuzun en az 5 tanesini, bilinçsizce, her gün kullandığımızı iddia etti.

Bu önemli kitabını, bizlerin, neler yaptığımızı daha iyi görebilelim diye yazdı gelecekte daha olgun davranabilelim -onun anısına- çevremize karşı daha az savunma yapalım.

 

-oOo-