haber

Başka evrenler yaşam için daha uygun olabilir mi?

Uzay araştırmaları henüz Dünya dışı yaşam formları bulmayı başaramadı. Şimdilik ne dev yıldızların, galaksilerin etrafına inşa edilmiş Dyson küreleri, ne Dünya’yı işgal etmeye çalışan eciş bücüş kana susamış uzaylılar, ne de insanları temas ettikleri anda kudurmuş zombilere çevirecek Dünya dışı bakteriler ile karşılaştık. Peki yaşam neden uzayda dönüp baktığımız her taraftan üzerimize yağmıyor? Veya tam tersten, nasıl daha en başından mümkün olabiliyor?

20161016_baska_evrenler_yasam_icin_daha_uygun_olabilir_mi_fig01

Fig.1. Uzaylıların Dünya’yı ele geçirmeye tenezzül bile etmemeleri düşündürücü (görsel: Wikipedia)

Yaşam, organik bileşiklerin ve dolayısı ile yaşamın temelini oluşturan karbon atomlarının varlığı sayesinde var. Yapılan araştırmalar, büyük patlama sırasında, bol bir şekilde ortaya çıkan hidrojen ve helyum atomlarının aksine, yeterli miktarda karbonun oluşmamış olduğunu gösteriyor.

Diğer taraftan karbon, yıldızlarda meydana gelen “üçlü alfa süreci” adı verilen bir çekirdek füzyonu ile meydana geliyor. Ancak, iki alfa çekirdeğinin birleşmesi ile meydana gelen berilyum-8, neredeyse oluştuğu anda tekrar bozunacak kadar karasızken, daha da olasılık dışı olan üçlü süreç nasıl mümkün olabiliyor?

20161016_baska_evrenler_yasam_icin_daha_uygun_olabilir_mi_fig02

Fig.2. Üçlü alfa süreci. Bu gösel karışık geldiyse bir de organik kimya kitaplarına bakın. (görsel: Wikimedia)

Berilyum-8, oluştuğu anda tekrar bozunacak kadar kararsız olmasına rağmen, iki helyum atomunun rezonansının, berilyum-8 ile neredeyse aynı seviyede olması, berilyum-8’in üretim hızının da aynı derece yüksek olmasına neden oluyor.

Benzer şekilde bir berilyum-8 ile bir helyum atomunun rezonansının, bozunarak daha basit parçalara dönüşmek yerine, karbon’un karalı bir haline dönüşen, karbon-12’nin uyarılmış bir hali ile aynı. Bu şekilde. Bu şekilde, yıldızlarda berilyum-8’den daha ağır kararlı çekirdeklerin oluşumu mümkün oluyor.

Aynı olan rezonansları sayesinde parçacıkların birleşerek daha ağır atomlara dönüşmeleri, bazıları için adeta “Evren’in yaşamı ortaya çıkaracak şekilde ayalanmış” olduğunu gösteriyor. Ancak, “yaşamaya uygun olduğu için yaşayabiliyoruz” demek zaten kendi kendisini haklı çıkaran bir totoloji olmaktan ileri gidemeyecek bir çıkarım. “Herşeyin şeyine göre olması” söylendiği anda kulağa bir bilgi içeriyor gibi gelse de boş laftan başka bir şey değil. Yaşamaya müsait olmayan evrenlerde, yaşamın neden ortaya çıkmadığını tartışacak canlılar zaten yok.

20161016_baska_evrenler_yasam_icin_daha_uygun_olabilir_mi_fig03

Fig.3. Uyarı: “Dünya, yaşam için ne kadar uygun” diye düşünmek için son 10 dakika (görsel: Howstuffworks)

Daha da ileri giderek, yukarıda anlatılan süreçler nedeniyle, yaşamın, başka evrenlerde ortaya çıkabileceğinden daha az oluştuğunu söylemek bile mümkün. Sözgelimi, evrensel sabitlerin, berilyum-8’in kararlı olmasına izin verdiği evrenlerde, karbon atomlarının ve dolayısı ile yaşamın çok daha sık ortaya çıkabileceği iddia edilebilir. Buna göre yukarıdaki çıkarımı da “herşey şeyine göre olabileceğinden biraz daha az şey” olarak düzeltmemiz gerekiyor. Bu haliyle pek de ikna edici değil.

20161016_baska_evrenler_yasam_icin_daha_uygun_olabilir_mi_fig04

Fig.4. “Oksijen azaldıkça her şey netleşiyor: Evren gerçekten insana özel yaratılmış” (görsel WB)

Paralel evrenlerin varlığı henüz kanıtlanmamış olsa da, fiziksel sabitlerin çok daha fazla karbon atomunun oluşmasına izin vereceği bir evren fikrini, bugünlerde oldukça popüler olan, “acaba bir simülasyonda mı yaşıyoruz?” fikri ile birleştirerek gelecekte bu tür sayısal evrenler yaratmaktan bizi alıkoyan bir durum yok. Bırakalım orada peyda olacak canlılar “şok  şok şok evrende neden bu kadar çok karbon var? Ayrıca hiç izlendiğiniz hissine kapılıyor musunuz?” sorularına yanıt arasınlar.

Kaynaklar: PBS, New Science