bilimhaber

NASA, Satürn’ün Enceladus Adlı Uydusunda Yaşam İçin Gerekli Pek Çok Koşulun Var Olduğunu Açıkladı

NASA, Satürn’ün Enceladus ve Jüpiter’n Eupropa Adlı Uydusunda Yaşam İçin Gerekli Pek Çok Koşulun Var Olduğunu Açıkladı

 

NASA, dün akşam (13.04.2017) düzenlediği bir basın toplantısı ile, Güneş Sistemindeki okyanus dünyaları olan Satürn’ün Enceladus adlı uydusu ve Jupiter’in Europa uydusu hakkında, Cassini Uzay Aracı ve Hubble Uzay Teleskopu ile toplanan verileri özetledi. Bunlar içinde özellikle, Satürn’ün uydularından Enceladus hakkındaki bulgular dikkat çekici. Ancak maalesef, henüz ahtapotların Enceladus’lu uzak akrabaları, teleskoplara doğru el sallamış değil.
Yapılan açılamada, Enceladus hakkında elde edilen verilerin, burada yaşamın ortaya çıkmış olması konusunda giderek daha umut verici hale geldiği belirtiliyor. Aslında Europa’da benzer durumda, ancak veriler, Enceladus’da olduğu kadar kesin değil.

Peki, bu “okyanus dünyaları” neden önemli? Dünya üzerindeki hayatın ortaya çıkışının, önceden tamamen Güneş’in Dünya’ya ulaşan ışığına bağlı olduğu düşünülüyordu. Ancak daha sonra, Dünya üzerindeki okyanusların derinliklerinde, Güneş ışığının ulaşmasının mümkün olmadığı derinliklerde bulunan hidrotermal bacalar civarında, yüzeyden bağımsız ekosistemlerin varlığı ortaya çıktı. Burada, 400 °C’a ulaşan sıcaklıklara rağmen, hidrotermal bacalardan çıkan karbondioksit ve hidrojen sülfür maddeleriyle beslenen bakteriler ile başlayarak, daha karmaşık canlı türlerine doğru ilerleyen bir besin zincirine bağlı ekosistemler olduğu ortaya çıktı.

Okyanusların bir diğer işlevi ise, atmosferi veya manyetosferi olmayan gök cisimlerinde, yüzeyi (buradaki örnekte okyanusun içini) radyasyona karşı koruma sağlıyor olmaları.

Enceladus’un içerdiği elementler, Cassini, uydu yakınından geçtiği sırada, uydunun buzul yüzeyindeki yarıklardan dışarı püsküren maddelerin analiz edilmesi ile belirleniyor. Cassini’nin, 2015 ve daha önceki geçişleri sırasında, Enceladus’un püskürdüğü gazın, %98 oranında su, %1 oranın da hidrojen ve %1 oranında karbon dioksit, metan ve amonyak olduğu belirtiliyor.

Enceladus’un yüzeyindeki püskürmeler ve üzerinden geçerek bunların bileşimlerini analiz eden Cassini—İlüstrasyon (görsel: NASA/JPL-Caltech)

Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, Enceladus’ta, aranan her şey bulunuyor: Bir dış kabuk, bir okyanus, okyanusun üzerinde bulunduğu bir kaya katmanı ve eğer doğruysa, kaya katmanı arasından okyanusu mineraller ile besleyen aktif bacalar. Bunun dışında Dünya dışında olası bir yaşam arayışında varlığı kontrol edilecek maddeler, sıvı halde su, bir enerji kaynağı ve karbon, oksijen, hidrojen, azot, fosfor ve sülfür olarak karşımıza çıkıyor. Cassini Uzay Aracı, Enceladus üzerinde, fosfor ve sülfür dışındakilerin varlığını belirlemiş bulunuyor; bu ikisinin varlığını düşünmek için ise geçerli nedenler olduğu belirtiliyor.

Uzmanlar tarafından düşünüldüğü şekliyle, Enceladus’ta gerçekleşen su ile kayalık zeminin etkileşimi ve hidrojen üretimi (görsel: NASA/JPL-Caltech)

Ancak ne yazık ki, Cassini’nin, olası bir yaşamı tespit edebilecek araçlarının bulunmadığı, hatta bacaların dahi, Cassini Satürn’e ulaştıktan sonra tespit edildiği belirtiliyor. Cassini araştırmasının ekip lideri, Hunter Waite, “Yaşamı tespit edemiyor olmamıza rağmen, burada yaşam için gerekli besin kaynaklarının olduğunu görüyoruz. Burası, mikroplar için adeta bir açık büfe,” diyor.

Enceladus’a ait yeni bulguların, hidrotermal etkinliği, 2015’tekilerden bağımsız olarak kanıtladığı, önceki bulgularda sıcak suyun, kayalık zemin ile etkileşime geçtiğinin gösterildiği, yeni bulgularda ise bu etkileşimin aynı zamanda hidrojen üretimine neden olduğunun gösterildiği belirtiliyor.

Europa konusundaki bulgular, bu kadar kesin olmasa da, burada da, 2 yıl aralıkla, aynı noktadan püskürmeler gözlemlenmesi, Enceladus’takine benzer mekanizmaların burada da var olabileceğini düşündürüyor.

Jüpiter’in Europa uydusunda, Hubble Uzay Teleskopu tarafından tespit edilen püskürmeler (görsel: NASA/ESA/STScI/USGS)

Önceki bulgularda, püskürmenin yaklaşık 100 km olduğu belirtilirken, yeni gözlemlerde, 50 km olduğu belirtiliyor. Püskürmelerin, 1990’larda Galileo Uzay Aracı tarafından yüzeyde çatlakların olduğunun görüntülendiği, daha sonra ise Hubble tarafından normalden daha sıcak olduğu tespit edilen bölgelerde gerçekleşmesi, Europa için de benzer mekanizmaların işliyor olabileceği konusundaki yaklaşımı güçlendiriyor.

Solda: Galileo Uzay Aracı tarafından görüntülenen “çatlaklar.” Sağda: Bu bölgedeki ısı dağılımı (görsel: NASA/ESA/STScI/USGS)

Baltimore’daki Uzay Teleskopu Bilim Enstitüsü’den görev yapmakta olan ve 2014 ve 2016 yıllarındaki her iki “baca” araştırmasının ekip lideri William Sparks, “Enceladus’taki bacaların, sıcak bölgeler il ilişkili olduğunu görüyoruz; bu nedenle Hubble, baca benzeri yapıları görüntülediğinde, bunu Galileo’ya ait termal haritalarla kıyasladık. Buradan, Europa’nın baca adayının, tam olarak termal olarak anormal bölge olan üzerinde olduğu gördük,” diyor.

Bu bulguların, NASA tarafından 2020’de fırlatılması öngörülen Europa Clipper görevi için bir zemin hazırladığı belirtiliyor. NASA’da görev yapmakta olan Gezegensel Bilim Direktörü Jim Green, “Eğer Europa’da, olduğunu düşündüğümüz bacalar mevcutsa, Europa Clipper ile bunlara hazırlıklı olacağız,” diyor.

Konu hakkında daha geniş bilgi için https://www.nasa.gov/specials/ocean-worlds adresini ziyaret edebilirsiniz.

 

Kaynaklar: NASA