felsefe

Friedrich Nietzsche Kimdir? (The School of Life) | Video

 

The School of Life bu videosunda büyük filozof Friedrich Nietzsche’nin fikirlerini ve yaşamını inceliyor.

 

İyi seyirler…

 

-oo-

 

İlk uğraşımız, isminin telaffuzuyla başlıyor. İlk kısım NİİÇ (knee) sonrası ise Çah (cha). NİÇE. Sonraki zorluğumuz onun bazı kışkırtıcı ve sıra dışı ifadelerini anlamak:

“Beni öldürmeyen şey güçlendirir.”

“Tanrı öldü! Onu biz öldürdük.”

Ve büyük bıyığı.

Tüm bunları aştığımızda büyüleyici, bilge ve çok faydalı bir düşünüre ulaşacağız. Friedrich Nietzsche 1844’te Almanyanın doğu bölgesinin sakin bir köyünde doğdu. Babası rahipti. İlkokul ve üniversitede son derece iyiydi. Antik Yunan konusundaki üstün başarısından ötürü Basel Üniversitesinde henüz daha yirmilerindeyken profesör unvanı aldı.

Ama resmi kariyeri istediği gibi gitmedi. Akademisyen arkadaşlarından bıkmıştı. İşini bıraktı ve İsviçre Alplerindeki Sils Maria’ya taşındı. Yaşadığı sessiz yerde başyapıtları üzerinde çalışıyordu. Bazı eserleri: Trajedinin Doğuşu, İnsanca Pek İnsanca, Şen Bilim, Böyle Buyurdu Zerdüşt İyinin ve Kötünün Ötesinde ve Ahlakın Soykütüğü’dür.

Çok fazla problemi vardı: Ailesiyle geçinemiyordu: “Annemi sevmiyorum hatta kızkardeşimin sesini duymak benim için işkenceden farksız.” diyordu; kadınlar onu reddetti; kitapları satmadı; ve sadece 44 yaşındayken zihinsel çöküş yaşadı. Turin sokaklarında, sahibinden dayak yiyen bir at gördü, koşarak ata sarıldı ve “seni anlıyorum!” diye haykırdı ve orada yere yığıldı. Asla düzelmedi ve 11 üzücü yıl sonra öldü.

Ama felsefesi kahramanlık ve ihtişamla doludur. O “SELBSÜBERWINDUNG”un peygamberidir-kendinin üstesinden gelmek. Yüce ruhlu bir insanın yapabileceği bir iştir bu, kendi deyimiyle: ÜBERMENSCH-üstinsan. Hayat ona ne verirse versin içinde bulunduğu durumların ve zorlukların üstesinden gelir.

O, yapıtlarının bize, “gerçekte olduğumuz kişi olmayı” öğretmesini istiyordu. Düşünceleri dört temel öğüdün etrafında şekillenir:

 

1. Kıskançlığını itiraf et.

Kıskanmak -Nietzche’ye göre- yaşamın önemli bir kısmını oluşturur. Hristiyanlık kıskançlıktan utanç duymamız gerektiğini aşılar. Bu duygular şeytanın işareti olarak görülür ve bu yüzden gerçekte ne düşündüğümüzü ve istediğimizi kendimizden ve başkalarından saklarız.

Kıskandığımız her insan bizim için bir işaret olarak algılanmalıdır; günün birinde kim olabileceğimize dair. Gıpta ettiren bir yazar, zengin veya bir aşçı senin günün birinde yapabileceklerini ima eder.

Nietzsche her zaman istediğimiz şeye ulaşabildiğimizi iddia etmiyordu (kendi hayatı bunun bir örneğiydi zaten). İnsandan istediği; en içteki arzularıyla yüzleşmesi, bu arzuları elde etmek için kahramanca savaşması ve insan ancak ondan sonra asaletle yenilginin yasını tutabilirdi. Üstinsan olmak bu demektir.

 

2. Hristiyan olma.

Nietzche Hristiyanlık hakkında aşırı şeyler söyledi: “Tüm İncil’de (Yeni Ahit) saygı duyulmayı hak eden 1 insan vardır: Pontius Pilate, Roma valisi.”

Bazı sözleri şaka yollu olsa da, asıl hedefi daha incelikli daha ilginçti. İnsanları kıskançlıklarından koruduğu için Hristiyanlığa içerlemişti. Hristiyanlık -Nietzsche’nin bakışında- geç Roma imparatorluğu döneminde, gerçek isteklerinin peşine düşme cesareti olmayan ürkek kölelerin zihninde ortaya çıkmıştı. Hristiyanlık felsefesi de korkaklıkları bir fazilet olarak nitelendirmiş oldu. Buna SKLAVENMORAL-kölelerin ahlakı ismini verdi.

Hristiyanlar -onları hayvan sürüsü olarak isimlendiriyordu- aslında hayatın gerçek zevklerinin tadını bakmak istiyorlardı: Güçlü bir statü, seks, entelektüel gelişim, yaratıcılık. Lakin bunları elde etmek için çok beceriksizlerdi. Bu yüzden aslında isteyip de elde edemedikleri şeyleri kötüleyen iki yüzlü bir inanç sistemi kurdular, bir taraftan kötü hallerine şükür duaları ederken.

Yani, Hristiyan değer sisteminde, sekssizlik masumiyet oldu. Zayıflık iyilik oldu, boyun eğme sadakat oldu. Nietzsche’nin sözleriyle “intikam alamama beceriksizliği, bağışlayıcılık” oldu. Hristiyanlık gerçeklerin inkarını daha da arttıran devasa bir sistem halini aldı.

 

3. Asla alkol içme.

Nietzsche sadece su içerdi -ve özel bir keyif olarak, süt. Bizim de böyle yapmamız gerektiğini düşünürdü. Bu küçük, eksantrik bir diyet anlamında değildi. Arka planındaki fikir felsefesinin kalbine iniyordu, bildirisinde de bulunduğu gibi: “Avrupa medeniyetinde 2 büyük uyuşturucu bulunmaktadır: Hristiyanlık ve alkol.”

Alkole olan nefreti ile hristiyanlığı hor görmesinin gerekçeleri aynıydı. Çünkü ikisi de acıyı uyuşturur ve hayatımızdakilerin aslında çok da kötü olmadığını telkin eder; hayatımızı daha iyiye götürme gayesindeki irademizi baltalar. Birkaç kadeh; geçici, fani bir memnuniyet havasına sokabilir ve bu da hayatlarımızı düzeltmek için hayati adımlar atmamızı önler.

Nietzsche, gerçekten değerli şeyleri elde etmenin sancılı olduğu gerçeğine takıntılıydı. Şöyle yazdı: “Siz, konforlu insanlar, insan mutluluğu adına ne kadar az şey bilirsiniz! Dolu yaşamın sırrı, tehlikeli yaşamaktır! Vesuvius dağının eteklerine inşa edin şehrinizi!”

 

4. “Tanrı öldü.”

Nietzsche’nin bu dramatik savı -genelde anlaşıldığı gibi- bir tür kutlama ifadesi, bir başarı hikayesi değil. Hristiyanlık hakkında olumsuz görüşlerine rağmen, inancın sonunun neşelenecek bir şey olmadığı düşüncesindeydi.

Dini inançlar yanlıştı, biliyordu; ama hayatın problemleriyle mücadele etmemiz açısından işe yaradığını gözlemlemişti. Nietzsche dinin yokluğunda arta kalan boşluğun kültür ile doldurulması taraftarıydı. Felsefe, sanat, müzik, edebiyat. Kültür, eski dini kitapların yerini almalıydı. Yine de, Nietzsche kendi çağının kültürü ele alış biçimine karşı derin bir şüphe besliyordu. Üniversitelerin insanlığı öldürdüğüne inanıyordu, onları kuru bir akademik askere dönüştürüyordu; onları hep olması gerektiği gibi kullanacak yerde: Hayata için rehber.

Antik yunanlıların trajik dramayı katarsis ve ahlak eğitimi için pratik ve terapatik bir şekilde kullanmasına hayrandı. Kendi çağının da kıyasla bu konularda tutkulu olmasını diledi. Dinlerin yok olmasının getireceği krizin bilincinde olan insanlardan dinlerin boşluğunu felsefe ve sanat ile doldurmalarını dileyen bir reform çağrısında bulundu. “Her çağın kendi spesifik psikolojik meselesi vardır.” dedi Nietzsche ve ekledi: Filozofun görevi bunları tespit etmek ve çözümüne yardım etmektir.

Nietzsche’ye göre 19. yüzyıl iki büyük gelişimin etkisinin altında yalpalıyordu: Kitlelerin demokrasisi ve ateizm. İlki, kitlelerin hazımsızlıkları ve kıskançlıkları peşinde serbest kalmasıyla tehdit ediyordu; ikincisi ise insanları rehbersiz ve ahlaki sistemden yoksun bırakıyordu.

İki mücadelenin de ilişkisinde, Nietzsche gözümüzde sevecenliğini, büyüleyiciliğini ve genelde sempatik ve bıyıklı rehberimiz olma özelliğini koruyor.

 

-oOo-