Paradox (2016): Zamanda yolculuk üzerine birkaç gereksiz not
Paradox, özetle, bir zaman makinası inşa ederek onu denedikleri anda, en azından birbirlerini bıçaklayıp pataklamaya ara verdikleri nadir anlarda, ne kadar pişman olduklarına dair bir film. Film, zamanda yolculuk alt türüne ait “nedensel döngü” filmlerine bir örnek. Eğer zamanda yolculuk filmlerine ait özel bir ilginiz varsa, izlenmeyecek bir film değil; ancak diğer türlü özellikle karakterlerinin resmedilme şekli yüzünden yaklaşık 2 saatlik bir işkenceye dönüşmesi muhtemel.
Asıl paradoks, gelecekten birilerinin geçmişe dönüp bu filmin çekilmesini önlememiş olması
Nedensel döngü türüne ait filmlerin üretilmesi en zor kısımlarından biri senaryoları. Bir helezona benzetilebilecek döngünün her turunda, aynı olayları farklı referans noktalarından yeniden oluştururken, yalnızca tutarlı kalmak değil, aynı zamanda her defasında izleyiciyi şaşırtabilecek bir senaryo oluşturmak oldukça güç olsa gerek.
Paradox’u, bu türe ait kötü filmler arasına sokan şey ise, zorunlu olanın gerçekleşebilmesi için, neredeyse her defasında, olayları karakterlerin iç tutarsızlığı ile ilerletmesi. Aşağıdaki yazının da omurgasını karakterlerin bu tuhaf kullanımı oluşturuyor.
Tam da bu nedenle, Paradox’u, var olan tüm zamanda yolculuk filmlerini izleme ant içmiş gerilla izleyiciler haricinde kesinlikle tavsiye etmiyoruz. Ama bize inanmıyorsanız, yazının geri kalanında ayrıntılı spoiler’lar olduğu için, okumaya devam etmemenizi öneririz. Halihazırda izlediyseniz, buradan buyrun.
—SPOILER—
Filmin, nedensel döngü konusunda tutarlı, ancak kurgu açısından anlamsız noktalarını anlamak için şu şekilde düşünelim: Gale’in elinde, 2007-2029 arasındaki borsa verilerinin bulunduğu bir disk vardır. Bu diski kullanarak her defasında doğru yatırımları yapar ve zengin olur. Filmde görülen zaman makinasına ait tasarımı ilerleterek, ikinci ve daha gelişmiş bir zaman makinası inşa eder ve disk ile zaman makinası tasarımlarını Landau’ya ulaştırır.
Peki ama neden? Neden geçmişe kendisi gitmez? Bu kısım belli değil ve daha önemlisi, filmde bu belli olmayan kısma dayanan bir ana karakter var. Elbette, filmin nedensel döngü prensibine dayanarak, gelecekte gerçekleşen bazı olayların, zorunlu olarak bu noktaya vardığı düşünülebilir, ancak bu noktaların hiçbirini filmde görmüyoruz. Böylece, ana karakterlerden biri, tamamen izleyicinin varsayımlarına dayanarak, filme eklenmiş oluyor.
Landau karakteri filmde var, çünkü olmasaydı, olmamış olurdu
Böylece Landau, kendisinin orijinal zaman yolcusu olduğunu düşünerek ekibi kurar ve zaman makinasını inşa ettirir. Geri kalan karakterler, senaryoya bu şekilde dahil olur, ancak bu karakterlerin kullanımı da daha parlak değil.
Lewis’ı ele alacak olursak, film boyunca, hiçbir şekilde rol yapma ihtiyacı da duymayarak, yalnızca gelecekten gelen kamerayı bağladığı bilgisayar karşısında oturur. Filmde iddia edildiği kadarıyla, bilgisayar karşısında oturup hiçbir şey yapmayarak, gelecekten gelen kameranın içerisindeki görüntüleri izlenebilir hale getirmeye çalışmaktadır. Endişeli olduğunu söyleyip durur, ancak on beş dakika sonra ölecek birinin endişesini duymadan. Hikâyenin ilerleyişine hiçbir katkısı olmayan bu karakter, sanıyoruz ki, fazladan bir kişi daha ölsün diye senaryoya eklenmiş, “şişman ve gözlüklü” karakterdir. Gözlük yerine, tekerlekli sandalye kullanımı, durumu kurtarmaya yetmiyor. Kamera, rastgele bir masa üzerinde dursaymış yeterliymiş.
Lewis’ın filmdeki tek işlevi USB kablosunu kameraya takmak
Randy isimli karakterin hikâyedeki işlevi, filme birkaç tali espri katarak, aslında senaryonun yarısını filmin ilk beş dakikası içinde ortaya çıkarmak haricinde, izleyiciye, nedensel döngünün ne olduğunu açıklamak. Ancak, bu parlak bilim insanının, nedensel döngü hakkında, üzerinde ortaokul harmonik hareket denklemlerinin ve vektör toplama işleminin anlatıldığı bir beyaz tahta önünde yaptığı açıklama, zamanda yolculuk fikriyle alakası olmayan “Schrödinger’in kedisi” ve “Kader. Kaderle savaşamazsın” demekten ibaret. En azından, ortaokul seviyesindeki bu yarı yanlış açıklama ile, tahtadaki matematik seviyesi tutarlı denebilir.
Trigonometri, ortaokul müfredatındaki zor konulardan
Bunun dışında, yalnızca koruma görevlisi olarak ekiple birlikte bulunan Van, “paradoks” kelimesini dahi bilmemektedir. Olaylarla ilgisiz olduğu düşünülebilir, ancak İngiliz diline de mi yabancıdır? Bu karakterin tek işlevi, bir sahnede, eldiven ve maske takarak kısa bir anlığına izleyiciyi, katilin kendisi olduğuna inandırmaktır. İnandırmayı da başarır ancak çok daha büyük tuhaflıklar pahasına…
Baloncuk üflüyor olması, psikopat katil olduğuna inanmamız için yeterli olmadı
Bu tuhaflık ise şu şekildedir: Film zirve noktasına ulaştığında, aynı zamanda muhtemelen zamanda yolculuk filmleri içerisinde şimdiye kadar üretilmiş en dandik nedensel döngü kullanımına sahne olur. Gelecekteki Jim, geçmişteki kendisini bıçaklayacağını bildiği için Gale’i döve döve kendi karşısına getirir. Gelecekteki Jim dakikalarca “evet ama, sonuçta olacaksın”dan ibaret argümanı ile ikna etmeye çalışırken, geçmişteki Jim ikna olmaz. Sonra, Gale, aniden geçmiş Jim’i bıçaklar ve Jim gelecekteki kendisine dönüşüverir. Bu, nedensel döngü açısından tutarlı ancak son derece uyduruk sahne ile Jim’in dönüşümü tamamlanır ve film rayına oturur. Bravo.
Bu açıdan kendimi rahatça görebiliyorum ama paradoks olmasın diye çaktırmıyorum
Şimdi bu yazıyı yazdığım için geçmişe gidip kendimi pataklayayım ki, geçmiş ben bana uyuz olup gelecekten geçmişe dönüp beni pataklasın. Buyrun, serinin ikinci filmine ait senaryoyu yazmış olduk.