film

Transcendence: Biz anlamıyoruz, kimse de anlamayacak

Transcendence, 2014 yılında vizyona girmiş, bilimkurgu türünde bir film. Filmin ana teması, “insanı aşkın bir yapay zekâ ve insan etkileşimi” denebilir. Fakat film, bu etkileşimin mümkün olamayacağını kanıtlamak için yemin etmiş kişiler tarafından kurgulandığı için, film boyunca her türlü iletişim aracına sahip olmasına rağmen, birbirleri ile iletişim kurmamayı seçen karakterlerin, kaçınılmaz yıkımlarını izliyoruz. Tabii ki, aynı neden, inanılması mümkün olmayan karakter sıçramaları ve devasa senaryo boşlukları olarak da üstümüze üstümüze geliyor.

 

20161107_transcendence_yesil_teknoloji_dusmaniniz_fig01

Fig.1. Dün insandı. Bugün de insan, sadece kimse sormaya tenezzül etmiyor (görsel: IMDB)

 

Fermi Paradoksu için önerilen çözümlerden bir tanesi, evrendeki gelişkin ırklar tarafından neden bizimle iletişime geçilmemiş olmasının nedeni olarak, bu tür ırkların, belli bir gelişim seviyesinden sonra artık bu tür güdüleri bulunmayacağı, en basit hali ile “bu tür işlerle uğraşmayacakları” deniyor. Veya bir başka görünür çözüm de “bizden o kadar farklı olacaklar ki, onları fark edemeyeceğiz bile” şeklinde. Aşkın bir yapay zekâ için de benzer kaygılar güdülebilir. Böyle bir zekâ, insan hayatını önemser mi? Biz insanlara ait kısıtlamalardan doğan kaygılarımız, böyle bir sistemi ilgilendirir mi? Yoksa, yaratıldığı andan itibaren, bize yabancı olan kendi güdülenmeleri her ne ise, tüm ilgisi, bizim anlamamız veya empati kurmamızın mümkün olmadığı bir yöne mi kayar?

Transcendence’ın senaryosunun zayıf olan tarafı, içerisinde, tamamen insani güdülenmeleri olan, her hareketi, her yönelimi son derece anlaşılır olan bir yapay zekânın, sanki her tarafından ahtapot dokunaçları sarkan, salyası asit, kanı radyoaktif sızıntı olan bir uzaylı biri davranan karakterler ile çevrili olması. Birbirini tutmayan iki ayrı film koli bandıyla birbirine sarılmış ve ortaya bu ucube çıkmış.

 

20161107_transcendence_yesil_teknoloji_dusmaniniz_fig02

Fig.2. Her Hollywood filminde en az üç tanrısal makina kullanmak mecburi (görsel: Pinterest)

 

Her zamanki gibi, bu filmi izleyerek hayatınızdan iki saati kaybetmemenizi tavsiye ederim. Bu iki saatinizi, ilk on dakikasında Wikipedia yapay zekâ başlığını okuduktan sonra, Temple Run oynamak veya boş duvara bakarak burnunuzu karıştırmak gibi çok daha verimli bir şekilde değerlendirebilirsiniz. Ancak size fazla gelen bir iki saatiniz varsa, burnunuz hassassa, telefonunuz Temple Run’ı çalıştırmıyorsa, okumaya devam etmeyin.
 
 
 
 

—SPOILER—

 
 
 
 
Filmimiz, kahramanlarımız olan Will, Evelyn ve Max’ın TED’dekilere benzer, kulağa çok hoş gelen ancak ne dedikleri pek de belli olmayan bir dizi konuşma ile başlıyor. O denli önemli bir konferans ki, izleyiciler arasında Elon Musk bile bulunuyor. Will’in, yapay zekâ ve daha özel olarak bilinci sahip yapay zekâ üzerine yaptığı araştırmalar hakkında konuşması sırasında, sonradan “RIFT” (Revolutionary Independence from Technology) [Teknolojiden Devrimci Bağımsızlık – yürü be!] adlı teknoloji karşıtı bir terör örgütüne üye olduğunu öğreneceğimiz bir kişi “Siz tanrıyı mı yaratmaya çalışıyorsunuz” diye soruyor. Will de durur mu, “İnsanoğlu hep bunu yapmadı mı?” diye cevabı yapıştırıveriyor. Bu cevap tatmin edici gelmemiş olmalı ki, RIFT üyesi, konferans çıkışında, Will’in yanına yaklaşıp emaneti boşaltıyor.

 

20161107_transcendence_yesil_teknoloji_dusmaniniz_fig03

Fig.3. “Umarım bu saçmalık iki saat sürmez”

 

Bu sahnenin güzel olan tarafı, bilim algısındaki saçmalıklarla beraber, filmin tam bir özetini veriyor olması. Yani, soru neden “siz bir insan mı yaratmaya çalışıyorsunuz” değil? Ortada tanrılar ile alakalı hiçbir şey yokken, insan zekâsı ve insan bilinci tartışılırken böyle bir soru gelsin? Neden cevabı “söylediklerimi anlayamadınız sanırım” yerine “evet, her zamanki gibi tanrı yaratıyoruz” olsun? Daha bu noktada, filmdeki her karakterin olaylarla ilgisinin, senaristin ilgisi derecesinde olduğunu tamamen anlıyoruz. Peki senaristin ilgi derecesi ne? Muhtemelen antivirüs olmayan Windows tabanlı bir bilgisayarı var ve bilgisayar çökünce yeğeni formatlıyor. Candy Crush oynamayı seviyor, ancak çözemediği seviyelerde, tüm makinalardan nefret ediyor. Candy Crush’ı da yeğeni kurmuş.

 

20161107_transcendence_yesil_teknoloji_dusmaniniz_fig04

Fig.4. Teknoloji karşıtı örgütün Facebook sayfası

 

Burada film, kendi çapraşık evrenini tesis edebilmek için, “tanrı insanı değil, insan tanrıyı yaratmıştır” sözünü bilinçli olarak yanlış gruplara atfederek, bilim insanları “tanrıyı biz yaratıyoruz, tanrı biziz” demiş gibi davranıyor. Yedik mi? Yemedik. Zira bir tanrıya inanıp veya onu aklında yaratıp, sonra da ona tapan biri varsa, o da zaten soruyu soran gerici terör örgütü üyesi. Bilim dünyasında böyle bir iddia olmamasına rağmen, verdiği cevap ile Will, bilim dünyasının filmdeki temsilcisi olarak, daha ilk sahneden, filmin kurmak istediği algıya ait keyfi noktaya varıyor: Yanlış anlaşılma. Film içerisinde, yapay zekâ konusunda çalışmakta olan bilim insanları dahil, herkes yapay zekânın ortalığı yakıp yıkacağından emin. Değil gibi görünüyorlar, ama senaryoda gerekli olduğu anda tüm karakterler aniden radikal anarko-primitivistlere dönüşmeye hazır.

Söylemleri, “sosyal medya yüzünden kişisel verilerimiz tehlikede” derken, sosyal medyada kişisel bilgilerini tüm dünyaya açık şekilde paylaşmamayı akıl edemeyen RIFT örgütü, aynı anda yaptığı pek çok suikast ile yapay zekâ ve benzeri konularda çalışan pek çok bilim insanını katlediyor ve Will’i de öldürmeye çalışıyor ancak başarılı olamıyor. Yine de kullanılan mermi radyoaktif bir madde içerdiği için, yarası ölümcül olmamasına rağmen, radyasyon zehirlenmesi nedeniyle Will’in iki haftalık ömrü kaldığını öğreniyoruz. Tabii ki bu noktadan sonra, kahramanlarımızın yapabileceği tek şey, bu süre içerisinde, onun aklını bir kuantum bilgisayarına yüklemek. Mantık şu şekilde, üretilen yapay zekâlar, zekâ olarak insanlardan çok ileride olmakla beraber, bilinç sahibi değiller. Ancak, halihazırda bilinci olan bir zekâ, aynı altyapı ile kullanılırsa, bilinci de dijital ortama transfer olabilir. Buradan yola çıkarak, Evelyn ve Max, Will’in beyninin dijital bir kopyasını alıyorlar ve gerçekten Will, dijital ortamda varlığına devam ediyor. Ayrıca, çalışmaya başlar başlamaz, kendi koduna müdahale etmeye başlıyor. Bununa bir tarafa yazıyoruz.

 

20161107_transcendence_yesil_teknoloji_dusmaniniz_fig05

Fig.5. “Mayın tarlasını kaldırabilirsek, insani_duygular.exe’yi kuracak alanımız olacak”

 

Will’in ilk söylediği şeylerin daha fazla kaynağa ihtiyaç duymaya başladığı ve internete bağlanmak istemesi, Max tarafından tuhaf karşılanıyor. Ancak, söylemeden geçemeyeceğim ki, içinden elektrik geçen herhangi bir eşyayı elime aldığımda, benim verdiğim tepki de aynı: “Buna neden SSD takmamışlar?” ve “interneti var mı?” Ancak hiç dünyayı toza çevirmeye çalıştığımı hatırlamıyorum. Belki bir kere. En fazla iki. Üç.

Evelyn, Will’i global ağa yükleyerek onu fiziksel bağlantıdan kurtarıyor. Will internete bağlandıktan sonra dakikalar içerisinde milyon dolarlık bir birikim sağlıyor. Ayrıca, terör örgütü hücrelerini FBI’a ihbar ederek, örgütü de önemli derecede geriletiyor.

Max ise bunu fark eden terörist örgüt tarafından, kendilerine katılmasını sağlamak için yaka paça kaçırılıyor ve hapsediliyor. Tutsak tutulurken, teröristlerin lideri tarafından anlatılan, bir maymun üzerinde yapılmış, bilincin dijital ortama yüklenmesi deneyinin sonucunda, maymunun “durmadan çığlık atması” ile sonuçlanmış bir deneyi dinleyerek, teröristlerin tarafına geçiyor. Yani, durum biraz daha karmaşık yaşanmış olabilir, ancak onu ikna eden süreci görmüyoruz. Ayrıca, maymunla yapılan deneyde yaşananların, Will için de geçerli olup olmadığını sorguladığı herhangi bir sahne de yok. Aksine, Will’in efendi gibi konuştuğu ana da tanık oluyor. Arada geçen süreye rağmen, bu senaristin bile, aklı başında bir kişinin, “insanlar konuşmak yerine birbirine SMS atıyor” diyerek üniversite bombalayan bir örgütün propagandasına ikna olmasını haklı çıkaracak bir sahne yazamamış olması elbette normal.

 

20161107_transcendence_yesil_teknoloji_dusmaniniz_fig06

Fig.6. İşin püf noktası kafasına vurmak; kafasına yeterince vurulan herkes fikrini eninde sonunda değiştiriyor

 

Aradan geçen iki yıl içerisinde, Will ve Evelyn tamamını satın aldıkları bir kasaba, devasa araştırma merkezlerini tamamlıyorlar. Bir gün, merkez çalışanlarından, gaspçılar tarafından öldüresiye dövülen bir tanesinin, merkezde gerçekleştirilen nano-medikal müdahale ile saatler içerisinde tamamen iyileştiğinin görüldüğü bir video viral olarak yayılınca, Will’in meslektaşlarından olan Joseph ve FBI’dan ajan Buchanan, kompleksi ziyarete geliyorlar. Ve gördükleri karşısında dehşete düşüyorlar.

Gördükleri şeyler, bizim de aynı şekilde gördüğümüz, toprağı temizleyerek bitkileri onaran, kirli suyu, temiz suya çeviren, gözleri doğuştan görmeyen birinin gözünü tamir eden nano-teknoloji ve yapay zekâ uygulamaları; kilometrelerce uzanan güneş paneli tarlaları ile temiz enerji ve teknolojinin geldiği noktada 6’nın çarpanlarını ancak hesaplayabilen kuantum bilgisayarların aksine, muhtemelen insanlığın görmüş olduğu en büyük hesaplama gücüne sahip ve en gelişmiş yapay zekâyı içeren bir süper bilgisayar. Bu gözlemler üzerinden, bunların hepsinin yok olması gerektiğine karar veriyorlar. Neden? Çünkü “…ve gördükleri karşısında mutluluktan ağlamaya başladılar. SON.” diye film olmaz. Tek nedeni bu.

 

20161107_transcendence_yesil_teknoloji_dusmaniniz_fig07

Fig.7. Suyun şaraba çevrilip, ölülerin dirildiği diğer hikâyelerde de akıl almaz boşluklar var; kimse şikâyet etmiyor

 

FBI, ortada bunlardan başka hiçbir neden yokken, standart Amerikan politikası gereği, teröristler ile, Will’i yok etmek için ittifak kuruyor. Buradan sonra, hükümet yetkilileri ve teröristler bir arada, içerisinde sivillerin yaşadığı kasabayı istila edip, araştırma merkezini yaylım ateşine tutuyorlar. Evet gerçek havan topu bombardımanından bahsediyorum.

Evelyn ile Will’in ilişkileri ise aynı şekilde tuhaflıklar üzerine kurulu. Evelyn, binlerce kuatum çekirdeği üzerinde çalışan bir yapay zekânın, insandan farklı olduğu her noktada dehşete düşüyor. LCD ekranın ortasında oturup, bütün gün suratından kod akan birinden ne beklediği pek belli değil. Will’in, İki yıl boyunca, araştırma merkezinin her noktasına vidalanan ölçüm cihazlarının, kendi vücut fonksiyonlarının ölçülmek için kullandığını öğrenince dehşete kapılıyor. Ölçüm cihazları elbet bir şey ölçecekti, zahmet edip bir kez sormuş olmasını dilerdik.

 

20161107_transcendence_yesil_teknoloji_dusmaniniz_fig08

Fig.8. Hormon ölçüm cihazlarına 480 milyon dolar harcarken sana sormuş olduğuma neredeyse eminim

 

Will ise, her yerde olan, her şeyi bilen, her şeyi gören bir yapay zekâ olarak, zaman zaman tam olarak insan, zaman zaman, insanların ne olduğunu anlayamayacak kadar makina olması itibariyle, karakterlere pek de yardımcı olmuyor. Nano-robotlar ile bir insanı ele geçirip “Evelyn, artık sana dohunabilirim, büheheheh” diye üzerine yürümesi, muhtemelen en verimli iletişim tercihi değildi. Ancak dediğim gibi, sorunları konuşarak çözmek, birlikte akıl yürütmek ve genel olarak sağlıklı iletişim, karakterler için seçilebilir tercihler değil.

 

20161107_transcendence_yesil_teknoloji_dusmaniniz_fig09

Fig.9. “Yüzüyorlar, Georgie. Yanıma indiğin zaman sen de yüzeceksin…”

 

İki yıl sesini çıkarmadan oturup, bir anda fikrini değiştiren Evelyn de, FBI-terörist ittifakına katılmaya karar veriyor. Max’ın kurduğu, film evreninde dahi yanlış olan bir plan ile, Will’i yok etmeye karar veriyorlar. Plan, bir taraftan güneş panellerini top ateşine tutarken, bir yandan da Evelyn’e nano-robotlar ile bir virüs aşılayıp(?), Will’i, Evelyn’in bilincini, yanına yüklemesini sağlamak. Böyle bir virüs geliştirebiliyorlar çünkü, Will’in kodlarını biliyorlar. Muhtemelen Will’in ilk iş olarak değiştirdiği kodları… Sonra eksponansiyel olarak değiştiği için tekrar değiştirdiği kodları… Sonra da düzenli olarak güncellemeye devam ettiği kodları… Windows için bile haftada bir yama çıkarken, iki yıl boyunca kendi koduna müdahale eden “aşkın” bir yapay zekânın kodlarını anlama iddiası çok şirin. Ama senarist için kod “kod”. Ne kadar değişebilir? Değişen bir şey olsa, 25 yıldır Windows kullanmazdık; öyle değil mi? Yeğenin öyle düşünmüyor. Yeğenin senden nefret ediyor. Ayrıca madem hatırlayamayacaksın, kodumun iTunes şifresini değiştirme artık!

 

20161107_transcendence_yesil_teknoloji_dusmaniniz_fig10

Fig.10. Senarist için süper bilgisayarlar ile kapı takozu arasındaki fark, kendimize yakışanı giymemiz

 

Bu arada, kurguladıkları virüsün, “dünya üzerinde içinden elektrik geçen her cihazı bozacağını” da söylüyorlar. Bence çok iyi bir plan; hem işe yarayacağı kesin, hem Evelyn’in bedeni yok oluyor, hem de insanlık yalnızca 500 yıl geri gidiyor. Ama aslında üzerine biraz daha düşününce, daha az zararla kurtulabilecekleri planlar da kurulabilir. Mesela, araştırma merkezine iki tane termonükleer bomba atmak gibi. Ancak bu insanları iyileştiren ve kirli suları temizleyen yapay zekâdan kurtulmak o kadar önemli ki, insan ırkının komple topu dikeceği bir plan herkesin aklına yatıyor. Harikulade…

FBI-RIFT ittifakı, kasabada yaşayan sivil halkı taramaya ve araştırma merkezini bombalamaya başlayıp, Evelyn’i, bombalıyor oldukları noktaya gönderiyorlar. Virüsü 500 metreden fark eden Will, bu kez Evelyn’in karşısına kendi bedeni ile çıkıyor, ama yine yaranamıyor. Bu sırada, doğal olarak bombalanan alanın orta yerinde duran Evely’in yakınına bir bomba düşüyor (kim kimin düşmanı belli değil) ve Will, Evelyn’i iyileştirmek için merkezin içine taşıyor.

 

20161107_transcendence_yesil_teknoloji_dusmaniniz_fig11

Fig.11. “Evelyn yerini aldı, tekrar ediyorum, Evelyn yerini aldı!”

 

Güneş panelleri zarar gördüğü için yeterli enerjisi bulunmayan Will’in iki seçeneği kalıyor. Zaten iş bu iki dandik seçeneğe kalsın diye, iki saattir, senaryo bile denemeyecek bu çelişkiler ve tanrısal makinalar hezeyanı son bulacak diye seviniyoruz, ama o kadar da hızlı değil. Senaristin halâ zırvalayabileceği bir on dakikası var!
Will ya Evelyn’in yaralarını iyileştirecek ya da virüsü kendine yükleyecek; ancak ikisi için birden yeterli süre yok. Evelyn, yirmi dakika içinde üçüncü veya dördüncü kez (sayamadım) fikrini değiştirerek “bizim hatalarımız için sen ölemezsin” diyor. Karar ver artık! İnsanlar ölüyor! Yoksa, ölmüyorlar mı?

 

20161107_transcendence_yesil_teknoloji_dusmaniniz_fig12

Fig.12. İki saatlik filmde, aynı isimde 4 ayrı karakteri canlandıran Hall, karakterlerin yalnızca 2’si ile Oscar’a aday gösterildi

 

Will, Evelyn’in bilincini, kendi yanına yüklüyor ve son bir kez gerçekten beraberlerken, ikisi de yok oluyor. Senaristin halâ beş dakikası var. Sistem yok olunca, Max birden fark ediyor ki, meğer kimse ölmemiş! O uyduruk dürbünlerle ölüler ve diriler arasındaki fark görülemiyor belli ki. Böyle bir çelişkide kaldığınızda, size tavsiyem, medya tarafından duyurulmakta olan bir zombi salgını haberi olmayan durumlarda, genel olarak ayakta duranları diri, yerde yatanları ise ölü varsaymanız. Böylece birileri ayakta durarak sizinle konuşmaya çalışıyorsa, ölü olmadıklarını hemen anlarsınız.

 

20161107_transcendence_yesil_teknoloji_dusmaniniz_fig13

Fig.13. Ölüleri, uluorta utanmadan tembellik yapmalarından da tanıyabilirsiniz

 

En sonunda herkes anlıyor ki meğer, yapay zekâ kötü değilmiş. Bravo, harika bir hikâye anlatımı. Adeta karakterlerin her seçimi, bizi bu sona zorunlu olarak taşıdı. Allah senaristin belasını vermesin. Senaristi eşşekler kovalamasın. Yaşasın senarist. Bu yazıyı okuyan kimse senaristin evine molotof kokteyli atmasın; şarbonlu mektup göndermesin. Senaristin evini kundaklamasınlar. Senariste sahip çıkalım.