felsefe

Determinizm ve Özgür İrade (Crash Course Philosophy #24) | Video

 

Bu tartışma kapsamında, diyelim ki babanı seviyorsun. Yani, sen onun hayatta olmasını istiyorsun. Ve farz edelim ki annene karşı “romantik” olarak tanımlayabileceğin herhangi bir duygu beslemiyorsun. Peki, bil bakalım kim anne ve babası hakkında aynı şekilde düşündüğünü sandı?

Oedipus.

Eski Yunan efsanesine göre, Oedipus doğduğunda, Bir kehanet onun kendi babasını öldüreceğini ve annesiyle evleneceğini önceden haber verdi. Bu yüzden babası onun öleceğini varsayarak bebek Oedipus’u vahşi doğaya terk etti. Böylece kehanetin gerçekleşmeyeceğini düşündü. Ama bunun yerine, terk edilen bebek başka bir aile tarafından bulundu ve büyütüldü. Bir yetişkin olduğunda, Oedipus babasını öldürüp annesi ile evleneceği kehanetini öğrendi. Bu yüzden, evlatlık olduğunu bilmeden, kehanetin gerçekleşmesini önlemek için üvey ailesini terk etti. Üvey ailesinin yanında olmazsa, kehanetin gerçek olamayacağını düşündü. Kaderinden kaçmaya çalışıyordu ama şu işe bak ki Oedipus, öfke nöbeti içindeyken bir yabancıyı öldürdü. O yabancı, asla tanışmadığı gerçek babasıydı. Daha sonra ölü adamın dul karısıyla, kim olduğunu bilmese de aslında gerçek annesi olan kadınla evlenmeye karar verdi.

Hiç şüphesiz bu hepimizin tabii ki kaçınmak istediği bir kader. Ama filozoflar için, Oedipus hikayesindeki bütün mesele şudur: Kaderden kaçış yoktur.

Özgür müyüz? Demek istediğim, bir taraftan çoğumuz net anlamda öyle olduğumuzu düşünüyor. Özgür hissediyoruz. Tamamen kendi seçtiğimiz inanç ve eylemlere yol açan kararların her türlüsünü verdiğimizi hissediyoruz. Mesela, ben bunu yapabilirim. Bu sabah kahvaltıda yulaf ezmesi yedim çünkü onu sevdiğimi hissettim. Bu görüş—insanların tamamen serbestçe eylem gerçekleştirebildiği—”özgürlükçü (liberteryen) özgür irade” olarak bilinir. Ve açık olmak gerekirse, liberteryen özgür irade politik liberteryenizme benzemez. İki görüş de isimlerini “özgürlük” kelimesinden alıyor. Ama politik liberteryenler devlet müdahelesinden özgürlükle ilgiliyken, liberteryen özgür iradeyi kabul edenler, politik liberteryenlerden sosyalistlere kadar her şey olabilir. Onlar sadece metafiziksel olarak, özgürce hareket edebileceğimizi düşünürler.

Yani, bir çoğumuz düşüncelerimizin ve eylemlerimizin özgür olduğunu düşünürüz. Fakat çoğumuz da, her etkinin bir nedeni olduğuna inanıyoruz. Ve şimdi, şu anda gerçekleşen her şeyin geçmişte meydana gelen olayların zorunlu sonucu olduğuna inanıyoruz. Bu görüş, katı (hard) determinizm (belirlenimcilik) olarak bilinir. Ve bunu izleyen insanların çoğu muhtemelen her ikisine de inandığını düşünecektir. Hem birçok eylemimizin özgür olduğuna, hem de dünyanın neden ve sonuç ile yönetildiğine.

Ama ortaya çıkıyor ki, rasyonel bir şekilde iki görüşü de tutamazsınız. Çünkü, geleneksel olarak, liberteryenler özgür eylemleri ‘Alternatif Olasılıklar İlkesi’ne göre tanımlamışlardır. Bu, bir bilim kurgu şovu kurgusu gibi görünebilir. Ama bu ilke, bir eylemin sadece aracı—yani ‘şey’i yapan kişi—başka türlü yapabildiğinde özgür olduğunu söylüyor. Yani, gerçekten özgür eylemler seçenekler gerektirir. Bunun aksine determinizm (belirlenimcilik), seçeneklere izin vermez. Her olayın bir önceki olaydan kaynaklandığını kabul eder. Bu da, bir aracının yaptıklarından başka bir şey yapamayacağı ve bu nedenle asla özgür olmadığı anlamına geliyor.

Ama hadi bu iki seçeneğe daha yakından bakalım. Ve ayrıca, kahvaltıma bakalım. Liberteryenizm, bu sabah yulaf ezmesi yeme kararımın mutlaka önceden gerçekleşenlerden kaynaklanmadığını söylüyor. Bunun yerine, fiziksel olmayan olayların sonucunda—özellikle kendi düşüncelerim—ortaya çıkmış olabilirdi.

“Yulaf ezmesi yedim çünkü yulaf ezmesi yemeye karar verdim!” Hikayenin sonu. Fakat liberteryenlik, bir şeyin başkasına neden olmasıyla bildiğimiz fiziksel dünyanın işleyişine karşı çıkıyor. Bu yüzden liberteryenlerin, görüşlerini açıklamak için bir yola ihtiyacı var. Bunu yapmanın bir yolu, “olay nedenselliği” [İng. event causation] ve “aracı nedenselliği” [İng. agent causation] arasında bir ayrım yapmaktır. Olay nedenselliği, bir önceki fiziksel olaydan kaynaklanmadan hiçbir fiziksel olayın oluşamayacağı anlamına gelir. Bu yüzden birçok liberteryen, fizik dünyasının kendisinin deterministik olduğunu kabul eder. Birinin ona sopayla vurduğu için beyzbol topunun havada uçuyor olması gibi.

Fakat birçok liberteryen de aracı nedenselliği diye bir şey olduğunu savunuyor. Bu, bir aracının—bir zihin tarafından yönlendirilen bir varlık—başka bir şeyin neden olmadığı bir nedensellik zincirini başlatabileceğini söylüyor. Yani, topa vuran kişi büyük ihtimalle sadece aracıların karar verdikleri için bunu yaptı. Bu mantıkla, aracılar evrenin nedensel zincirini etkileme yeteneğine sahiptir. Onlar, ‘şey’lerin kendi başlarına olmasını sağlayabilirler. Fakat birçok filozof bu fikri savunulmaz buluyor. Tamamen yeni nedensel zincirler başlatan özgür kararların nereden geldiklerini soruyorlar. Basitçe, rastgeleler mi? Bir aracıyı bir kararı gerçekleştirmeye, diğerini ise gerçekleştirmemeye zorlayan nedir? Eğer bu soruları yanıtlayabilirseniz—bir aracının harekete geçmesine neyin neden olduğunu—o zaman iyi, eylemlerin özgür olmaktan ziyade, neden olduğu durumunu güçlendirdiniz.

Gerçek şu ki, liberteryen özgür iradeyi destekleyecek argümanları bulmak oldukça zordur.

Öyle görünüyor ki bunun lehine olan en iyi argüman, sadece oldukça çok özgür olduğumuzu hissettiriyor. Ve liberteryenler kişisel, öznel deneyimlerimizin meşruluğunu azaltmamamız gerektiğini savunuyorlar. Yani eğer çok özgür hissedersek, öyle olduğumuz ihtimalini ciddi olarak düşünmeliyiz. Bu noktada belirli bir sezgisel temyiz var. Fakat hissettiğiniz şeyi savunmak için bir tartışma yapamazsanız, o zaman iyi felsefi akıl yürütme, reddetmenizi veya en azından bazı bulguları bir araya getirene kadar karar vermemenizi önerir.

Öyleyse şimdi, katı determinizm daha iyisini yapabilir mi görelim.

18. yüzyıl Fransız filozofu Baron D’Holbach, eylemlerimizin hiçbirinin aslında özgür olmadığını söylemiştir. D’Holbach, şu anda gerçekleşen her şeyin kesintisiz bir olay zincirinin sonucu olduğuna inanıyordu. “Her şey, daha önce olanların kaçınılmaz sonucudur” diyordu. “Yaptığımız her şey dahil!” Eylemlerimiz de aynı şekilde gerçekleşir. Diyelim ki, home run (beyzbolda saha turu), sopaların toplara çarpması, veya kasırgalar, doğru koşullar altında sıcak hava sistemlerinin soğuk hava sistemlerine çarpması nedeniyle oluşabilir. Bu, insanlar ve eylemlerimizin fizik dünyasının bir parçası olduğu, onun fiziksel yasalarıyla bağlandığı anlamına gelir.

Bu inanç genellikle “Redüksiyonizm (İndirgemecilik)” olarak bilinen bir görüşle açıklanır. Redüksiyonizm, kendi deneyimlerimizin ve dünyanın tüm parçalarının tek bir şeye geri döndürelebilir veya azaltılabilir olduğu görüşüdür. Örneğin, zihninizi özgür kararlar alabilme yeteneğine sahip gibi görüyorsunuz. Bir seçim yaparken kafanızda dönenlerin hiç de sopalar ve toplar gibi olmadığını düşünüyorsunuz. Fakat, zihinsel durumlar beyin durumlarıdır veya en azından doğrudan beyninize bağlıdırlar. Ve beyin durumları biyolojiktir. Ve biyolojik durumlar da fiziksel durumlardır. Ve fiziksel dünya—daha önceden de söylediğimiz gibi—deterministiktir. Bu resimde özgür irade için yer yok. Özgür olduğumuzu düşünüyoruz—ama değiliz. Ve gerçekten, bilimsel düşünürler olarak, neden öyle olduğumuzu varsayalım ki? Neden evrendeki her şeyden farklı olduğumuzu düşünelim? Bizi bu kadar özel yapan ne olurdu?

Liberteryenler haklılar, özgürlük duygusunu göz ardı etmek gerçekten zor. Eğer bu sabah yulaf ezmesi yemeyi seçmediysem, neden seçmişim gibi hissediyorum? Ve bana bunu yaptıran neydi? Fakat katı determinizm insan eylemlerinin sebepleriyle fiziksel olayların sebeplerinin—sopanın topa vurması gibi—arasındaki farkın eylemlerimizin beynimizde gerçekleşen her türlü görünmez nedene sahip olması olduğunu söylüyor. Özellikle; inançlar, arzularımızla ve mizacımızla takım oluşturduğunda kasıtlı bir insan eylemi yakalayacağınızı söylerler. Yulaf ezmesinin besleyici olduğuna dair inancımı, sağlıklı beslenme arzumla ve sıcak, rahat karbonhidratlı gıdalara olan mizacımla birleştirin, ve işte!—kahvaltıda yulaf ezmesi elde ettiniz!

Şimdi, bu özel inançların, arzuların ve mizaçların herhangi bir sayıda kahvaltı seçimine yol açacağını iddia edebilirsiniz—buğday kreması, veya biraz “granola”. Fakat yeterince derine inerseniz, bu seçenekleri kural dışı eden faktörlerin olduğunu göreceksiniz—hem de diğer her seçeneği. Belki dolgularımdan birinin gevşemesinden biraz endişeliyim, bu yüzden granoladan (tahıl karışımlı tatlı) uzak duruyorum çünkü o çok gevrek. Veya sadece buğday kremasını sık sık düşünmüyorum. Demek istediğim, artık çok iyi bir marka bilinirliğine sahip değiller. Buğday kreması tam olarak ne ki zaten? Ve yulaf ezmesi de orada, önümde duruyor. Veya kısaca şu sıralar çok moda olan şu kinoa kahvaltı kasesinden yapmayı düşünüyorum. Ama tembel mizacım veya geç kalacağıma olan inancım beni “mikrodalgada-90-saniye” seçeneğine itiyor.

Nasıl çalıştığını gördüğünüz mü?

Tek yapmanız gereken bir faktörü değiştirmek—bir inanç, arzu veya mizaç—ve farklı bir sonuç alırsınız. Katı deterministler, bizi harekete yönlendiren kesin faktörleri tam olarak tespit edemediğimizi, ancak teorik olarak onları ayıklayabileceğimizi savunuyorlar— yani beynimizde dolaşan tüm inanç, arzular ve mizaçları yeterince bilseydik ayıklayabileceğimizi…

Dolayısıyla bu görüşte “kararlar” dediğimiz, bir grup zihinsel “şey”i doğru yöntemle birleştirmenin kaçınılmaz sonuçlarıdır. Ve belki de özgür hissettirebilir; ama değil.

Ama bekle! Bunun bir yolu yok mu?

Mesela, ya benim için kahvaltı seçen biri varsa? Veya bir yaz-tura atma gibi, rastgeleliğe geri dönersem? En sonunda; jetonu çevirince bu karar, inançlar, arzular ve mizaçlarla verilmiş gibi görünmeyecektir. Ancak, böyle bir şans yok. Çünkü ben rastgele seçtiğimizi düşünsem bile, yazı-tura atma kararım veya benim yerime seçilmesini isteme kararım, diğer hepsi kadar belirliydi. Ve tahmin edin ne oldu! Eğer size hiçbir kararınızın özgür olmadığını söylediğim için bana sinirlendiyseniz, bu öfke belirliydi. Eğer bütün bu konuyu kafa karıştırıcı veya sıkıcı buluyorsanız, evet; hâlâ belirli. Bu videoyu özgürce durdurabileceğinizi düşünüyor fakat hâlâ beni izliyorsanız, iyi haber; bu da belirli!

Deterministler şu an tepki verdiğiniz şekilde, hissedip tepki verebileceğinize, ancak buna karşı koyamayacağınıza inanır. Kendinizi seçtiğiniz ve şekillendirdiğiniz karaktere uyacak şekilde hareket etmeyi seçtiğinizi düşünebilirsiniz. Ancak bu “seçim” bile sizin ve dünyadaki yeriniz hakkınızdaki her türlü önceden belirlenmiş faktörlerin sonucudur.

Katı determinizmi çürütmek zordur. Ve gerçekten rahatsız edici etkileri var. Çoğumuzun derin hissiyatı olan aslında özgür kararlar almamızın yanlış olduğu anlamına geliyor. Ve bütün kişisel sorumluluk kavramı da ortadan kalkar. D’Holbach’ın söylediği gibi, hepimiz aslında “Makinedeki dişliler”iz. Her zaman yapmamız gereken şeyleri, gerçek bir irade olmadan yapıyoruz. Oedipus babasını öldürmek ve annesi ile evlenmek zorundaydı. Ben yulaf ezmesi yemek zorundaydım. Ya sen? İzlemeye devam etmek zorundaydın! Geri çeviremezdin!

Bugün liberteryen özgür iradeyi ve onun karşı noktası, katı determinizmi öğrendik. Gelecek sefer, determinizm ile liberteryenizm arasında orta yol bulunup bulunamayacağını göreceğiz.

Ve umarım bulunur.

 

-oOo-