400 gündür ne yaptığını biliyorum
400 Gün [400 Days] bilimkurgu/korku türünde, uzaya yapılacak uzun yolculuklar öncesine mürettebatın uzun süre kapalı kalmalarının psikolojik durumları üzerindeki etkilerini incelemek için NASA tarafından hazırlanan bir deneye katılan dört astronot adayının başından geçenleri konu alıyor.
Fig.1. Kostümler ve dekor temsilidir. Asıl filmdekiler ile farklılık gösterebilir (görsel: IMDB)
Film, 4.5 IMDB puanı ile kaybettiği her puanı, hatta fazlasını hakediyor. Film daha çok, psikolojk sorunları olan 4 kişinin 400 gün boyunca bir sığınakta neler yaşayacağını anlatır gibi. Ancak, yönetmen bu varsayımla izleyerek filmden keyif alamayalım diye, ne olduğu belli olmayan korku öğeleri ile filmi ikinci defa batırmayı başarmış.
Aşağıda film ile ilgili önemli spoiler’lar mevcut. Eğer gerçekten bu filmi izlemekte kararlıysanız, başka izleyecek hiçbir şey kalmadıysa, veya iddia filan kaybettiğiniz için izlemek zorunda kaldıysanız, yazının geri kalanını okumayın.
—SPOILER—
Film, ana karakterimiz Theo’nun, deneyi yöneten Walter tarafından, içip kavga çıkardığı için tıkıldığı nezaretten çıkarılışı ile başlıyor. Bu sahne ile Theo’nun görev için ne kadar değerli olduğunu anlıyoruz. Düşünsenize, o yaramaz çocuğun içerisinde öyle bir deha var ki, NASA tüm serseriliğine rağmen ondan vazgeçemiyor. Kendi öğrenciliğinizi düşünün. Tek ödevi teslim etmediğiniz için kaldığınız o gıcık dersi düşünün. İşte, sizinle kıyaslayınca, Theo, hiçbir ödevi teslim etmeyip, üstüne sınava girmeyip, üstüne hocanın ağzını burnunu kırdıktan sonra o dersten geçirilecek kadar değerli. İnsanın tüyleri diken diken oluyor.
Fig.2. Amerikalılar, Astronotluğu kamu hizmeti olarak yapıyorlar
Anlayamadığım şey, NASA’yı resmeden filmlerin ve kitapların neden NASA’yı bu kadar serserilerden, psikopatlardan, majör depresif, intihara meyilli tiplerden hoşlanır gösterdiği. Aklıma gelen tek makul açıklama, satır aralarında “bunları fırlatın uzaya gitsin” denmeye çalışılması. 4 tane şiddete meyilli sosyopatı 400 gün boyunca bir deliğe kapartırsanız ne olacağı açık. Ve oluyor da.
Fig.3. Oyuncuların, astronot gibi görünmeye en çok yaklaştıkları an
Buradan sonra kahramanlarımız, kısa bir toplantıdan sonra, 400 gün geçirecekleri sığınağa indiriliyorlar. Deneyin bir tarafı, 400 gün boyunca deneklerin nasıl davrandığını incelemek, diğer tarafı ise, deneklerin gerçek bir görevde başarılı olup olamayacaklarına karar vermek.
Kapı üzerlerine kapandıktan sonra, göze çarpan ilk olay, Emily’nin, gemi doktoru olarak mürettebata bir enjeksiyon yapmak istemesi ve bunun üzerinden Dvorak ile tartışmaya girmesi. Dvorak’ın bundan haberi olmayacak kadar olaydan uzak olması mı yoksa itiraz etmesi mi daha aptalca, kararı size bırakıyorum.
Fig.4. “Astronot kaprisi” çok bilinmese de, gerçek
Bir süre boyunca işler, normal yetişkinlerin yaşayacağı şekilde, yolunda gidiyor. Ta ki, günlerden bir gün Bug, bakımı ile ilgilendiği bitkiler arasında bir sıçan bulana kadar. Tabii ki tamamen steril olması gereken bir yerde, hatta evde, sokakta fare gören her normal insan gibi, sıçanı evcil hayvanı olarak benimseyip, ona isim veriyor ve koşup diğerlerine gösteriyor. Söz Bug’ın gerizekalı olup olmadığına gelemeden, Dvorak sıçanı eziveriyor. Olay Theo ve Dvorak’ın bir süre gırtlaklaşmaları ile çözüme bağlanıyor. Sanırım, bugüne dek çekilmiş hiçbir sahne astronot adaylarını daha iyi temsil etmemiştir.
Fig.5. Görev yükünün büyük kısmını kuduz ve uyuz ilaçları oluşturuyor
Sıçanı Jonathan’ın pestili çıkınca, Bug, sahip olduğu tek tahtayı da kaybediyor. Depresyona bu kadar yakın biri için tecritte 400 gün geçirmekten iyi ilaç olmasa da, bu nedense Bug’da işlemiyor.
Fig.6. Astronotların ergenlik çağını bitirmiş kişiler arasından seçilmesi gerektiğini savunanlar da var
Bu sırada deney sığınağı içerisinde aniden zombi tipli bir adam ortaya çıkıyor. Theo ve Bug, muhtemelen askeri arazide bulunan NASA sığnağına tamamen morarmış ve üzerinde sadece don olan yaşlı birinin girmesini, “yukarıda belki birşeylerin yolunda gitmeyebileceği” şeklinde yorumlarken, Dvorak, “her şeye hazırlıklı olmanın bunu da kapsayacağını” söyleyerek itiraz ediyor. Vay canına diye düşünüyor insan, bu astronotları gerçekten her şeye hazırlyorlar. Anlaşmazlık yine uygarca, Dvorak’ın kafasına vurulan ağır bir cisim yoluyla çözülüyor ve Theo ile Bug yüzeye çıkıyorlar.
Fig.7. Asıl görev uzayda olacağı için mekik adamgeçirmez olarak tasarlanmamış
Yüzeyi, tamamen karanlık ve gri bir tozla kaplı bir halde buluyorlar. Aslında, başka bir gezegene mi gittiler, dünya mı yok oldu, boyut mu değiştirdiler vs düşünürken, kasksız rahat rahat dolaştıklarını görünce insan ister istemez, “acaba Ay, Dünya’ya mı düştü, böyle bir saçmalık izliyor olabilir miyiz?” diye düşünüyor. Tozu analiz ederek içerisinde armakolit bularak şüphelerimizi artırıyorlar.
Fig.8. Deney için oluşturulan dekorun bütçesi, asıl görevinkinden yalnızca 55 kat fazla
Aşağı yukarı bu noktadan sonra, filmin bilimkurgu kısmı bitiyor ve korku kısmı başlıyor. Astronot adaylarımız sığınaklarını terk edip, zifir karanlıkta etrafta ne olduğunu anlamaya çalışarak rastgele dolaşmaya başlıyorlar ve en sonunda bir Tranquillity adlı kasabaya geliyorlar. (Tranquillity => Sea of Tranquillity?)
Bu kasabada yaşayan insanlarla karşılaşıp onlarla cıvık yemeklerini ve bulanık içkilerini paylaşıyorlar. Aslında bu kısımlarla ilgili fazla ayrıntı vermeye gerek yok, çünkü onların da bir halt bildiği yok. “Dünya’da neler oldu” sorusuna, salak salak sırıtarak, gözlerini belerte belerte verdikleri yanıt şu:
Gerçek şu ki… Kimse ne olduğunu bilmiyor. Sadece karanlık… şu gökteki şey. Beni arkada tokatladı ve altımdan toz bulutu yolladı. Sonra uzaya yükseldi, ve çok geçmeden üstümüze yağmaya başladı. İşte tam o an hapı yuttuk. Orada komplo teorisi yapan dostlar neden bahsettiğimi biliyor… Atom bombaları ve uzaylılar! (1)
Fig.9. Zell: “Senarist dahil kimse ne halt olduğunu bilmiyor. Bu arada bıçağımı saplamamda sakınca var mı? Teşekkürler”
Bir saniye durup düşünün. Öyle bir şey olmuş ki, kimse ne olduğunu bilmiyor; ancak o kadar da etkili ki herkes boş boş bakan, dişleri çürümüş, kan ter içinde, birbirini yok yere bıçaklamaya hazır sosyopatlara dönüşmüş. Öyle kötü bir şey… O derece… Ppfffft…
Astronot adaylarından geri kalanlar sığınağa dönüyorlar. Tam o anda 400 gün bitiyor ve az önce zifir karanlıkta sürünerek içeri girdikleri kapak açılıp ve içeri ışık dolduruyor. Bu da yönetmenin son terbiyesizliği. Neymiş, filmin sonunu belirsiz bırakmak istemişmiş. FOLMON SONONO BOLOROSOZ BOROKTOM. Neyi belirsiz bıraktın? Bunun tamamı deneyin bir parçası olabilir mi yani. Adamlar NASA mı lunparktaki korku tüneli mi? Sırf ne tepki vereceklerini görmek için, koca sığınağı bir film setine taşımış olabilirler mi? Başına paha biçilemeyen astronotları, kahveden topladıkları tiplere bıçaklatmış olabilirler mi?
Fig.10. “Baştan alıyoruz; lütfen eşorfmanları düzeltelim, sahnede gereksiz bir seksilik var”
İşin daha ilginç tarafı bu deney gerçekten yapılmış. Evet. Yönetmenin kısırlığı buradan belli oluyor zaten. Deneyde ne olmuş biliyor musunuz? Hiçbir şey. Kimse kimsenin kafasında tuğla kırmamış, kimse kimseyi bıçaklamamış.
Fig.11. MARS500 deney ortamı planı (görsel: Mars500)
2007-2011 yılları arasında Rusya, ESA ve Çin’in katılımıyla gerçekleştirilen MARS500 deneylerinde, uzun sürecek uzay yolculuklarının, insan psikolojisi ve fizyolojisi üzerindeki etkileri , yaoılan bir dizi deney ile incelenmiş. Filme ilham veren deney, çalışmanın 3. Aşamasında, 6 kişilik bir ekip ile gerçekleştirilmiş. Üstelik filmdekinden 120 gün daha uzun süre içeride kalmışlar. Belki aralarında Amerikalı olmaması deneyin sonucunu etkilemiştir veya belki de, akıl sağlığı yerinde insanlarla hayat gerçekten sıkıcı.
(1) http://www.turkcealtyazi.org/sub/644274/400-days.html
Kaynaklar: IMDB, Wikipedia, Mars500, Türkçealtyazı