Sokrates Neden Demorasiden Nefret Etmiştir? (The School of Life) | Video
The School of Life bu videosunda Sokrates’in, demokrasi konusundaki eleştirilerini inceliyor.
İyi seyirler…
-oo-
Eskiden demokrasi’yi çok önemli addederdik ve bunun bir uzantısı olarak onu var eden medeniyeti, yani eski Atina’yı. Partenon neredeyse demokrasi için eş anlamlı bir kelime oldu. Bu yüzden bir çok demokratik lider orada fotoğraf çektirmekte. Bu yüzden Antik Yunan’ın en büyük başarılarından birinin, felsefenin, diğer büyük başarısı olan demokrasiye kuşkulu bakması saşırtıcıdır.
Eflatun’un diyaloglarında, Yunan felsefesinin kurucu atası olan Sokrates, demokrasiye karşı oldukça şüpheci biçimde yaklaşmaktadır. Devlet’in altıncı bölümünde Eflatun, Sokrates’i, Adeimantus isimli bir karakter ile karşılıklı bir konuşma içerisine girmiş ve ona, demokrasinin kusurlarını, demokrasiyi bir gemiye benzeterek anlatmaya çalışmış gibi resmeder.
Sokrates Adeimantus’a “Eğer bir gemi içerisinde seyahat etseydin” der, “Kimin geminin başına geçeceğine kimlerin karar vermesini tercih ederdin? Herkese bu konuda fikri sorulmalı mı, yoksa sadece gemiciliğin kuralları ve gereklilikleri konusunda eğitim almış olan insanlara mı?”
Adeimantus “Tabi ki ikincisi” der.
“O zaman” diye karşılık verir Sokrates, “Neden yaşı tutan herkesin, ülkeyi kimin yöneteceğini seçme yetisinin olduğunu düşünüyoruz?”
Sokrates’in burada parmak bastığı nokta seçimde oy kullanmanın rastgele bir sezgi değil bir yetenek olduğu, ve her yetenek gibi bunun insanlara sistematik bir şekilde öğretilmesi gerektiğidir. İnsanların herhangi bir eğitim olmadan oy vermesine izin vermek, rastgele birini, fırtınalı bir havada Sisam’a (Yunanistan da) giden bir kadırgada kaptan yapmak kadar sorumsuzcadır.
Sokrates oy verenlerin ‘aptallığının’ korkunç sonuçlarını ilk elden gördü. Filozof, Milattan önce 39 yılında, “Atina gençliğini bozmak-zehirlemek” gibi uydurma bir suçtan mahkeme karşısına çıkartıldı. 500 Atinalı’dan oluşan juri davayı değerlendirmek için çağrıldı. Ve ufak bir farkla Filozof suçlu bulundu. Verilen ceza, düşünen insanlar için, en az Hristiyanlar için İsa’nın çarmıha gerilmesinin olduğu kadar trajik. Baldıran otuyla idam.
En önemlisi Sokrates normal anlamda elitist değildi. Oy verme hakkının sadece ufak bir azınlığa mahsus olması gerektiğini düşünmüyordu. Israr ettiği şey, sadece, meseleleri enine, boyuna ve rasyonel olarak ele alabilenlerin oy verebilmesi gerektiğiydi. Biz entelektüel demokrasi ve doğuştan hak olarak gelen demokrasi arasındaki farkı unuttuk. Biz bilgelik ile oy hakkı arasında ilişki kurmadık. Ve Sokrates bu durumun nereye götüreceğini çok iyi biliyordu: Yunanlıların diğer her şeyden çok korktukları bir sisteme, demagojiye. Antik Yunanlıların da demagoglarla yaşadıkları kötü tecrübeler var. Örneğin Alcibiades, zengin, karizmatik, hitap yeteneği çok yüksek bir figürdü. Kendisi, temel hürriyetleri tanımayan ve Sicilya’ya sonu kötü biten bir sefer düzenlemesiyle meşhur biridir.
Sokrates, seçime gidecek insanların, basit cevaplara olan yönelimimizi rahatça istismar edebileceklerini biliyordu. İki seçim adayı arasındaki tartışmayı hayal etmemizi istedi. Bunlardan bir tanesini bir doktora, diğerini de bir şeker dükkanı sahibine benzetti. Şeker dükkanı sahibi, rakibi olan doktor için diyecektir ki: “Bakın bu adam size çok kötü şeyler yaptı. Canınızı yaktı, acı iksirler verdi, ne yeyip içtiğinize karıştı. Size hiç bir zaman benim yaptığım gibi, ziyafet sunmayacak.”
Sokrates bize dinleyicilerin tepkilerini sordu. “Sizce doktor bu iddiaya, etkili bir cevap verebilecek midir?” Gerçek cevap, “Evet ben size meşakkat veriyorum ve isteklerinizi yapmamanızı söylüyorum. Ama bunu size yardım etmek için yapıyorum.” Bu cevaba dinleyicilerin itimat etme ihtimali nedir?
Sokrates’in demokrasiye karşı yaptığı bu uyarıyı tamamen yok saydık. Biz demokrasiyi çevresindeki eğitim sisteminin kaliteli olduğu kadar değil, mutlak iyi olarak düşünmeyi tercih ettik. Bunun sonucu olarak çok fazla şeker dükkanı sahibini lider olarak seçtik.
Ve çok az doktoru…
-oOo-