Edward Page Mitchell’dan “Ruh Spektroskopu” isimli kısa öykü karşınızda…
RUH SPEKTROSKOPU[1]
İlerici bir düşünürün tekil maddeciliği
PROFESÖR TYNDALL’IN[2] GÖRÜŞLERİ, BOSTON, MASS’Lİ MEŞHUR PROFESÖR DUMMKOPF’UN DENEYLERİNİ KESİN OLARAK HAKLI ÇIKARDI
BOSTON, 13 Aralık – Şu sıralar bu şehirde ikamet eden, eğitimli ve yaratıcı bir beyefendi olan Alman Profesör Dummkopf[3], eğer başarılı olursa, metafizik bilim ve gündelik ilişkiler konusunda büyük değişiklikler yaratacak deneyler gerçekleştiriyor.
Profesör, modern bilimin maddi olan ve olmayan arasındaki sınırı neredeyse hiçe indirgeyecek kadar daraltmış olduğu konusunda katı bir inanç içerisinde. Yine de herhangi birinin parmağını yukarı kaldırıp, şüpheye yer bırakmayacak şekilde “Zihin burada başlar; madde şurada biter” diyebilmesi için henüz zamana ihtiyaç olduğunu itiraf ediyor. Zihin ve madde arasındaki sınır çizgisinin, kuzey ve güney yarıküreyi birbirinden ayıran Ekvator çizgisi kadar hayali olduğu ortaya çıkabilir. Zihnin, tamamıyla madde kadar nesnel olduğu veya maddenin, zihin kadar öznel olduğu keşfedilebilir. Madde, zihindeki varlığı dışında, var olmayabilir. Profesör Dummkopf’un bu geniş başlıktaki fikirleri ilginç, ancak aynı zamanda hayret verici. Konuyu takip etmek isteyen okurlar için, dokuz ciltlik büyük eser Koerperliehegelswissenschaft’ı[4] tüm içtenliğimle tavsiye ederim. Çalışmanın orijinal Leipzig baskısı, yabancı kitap ithal eden tüm seçkin kitapçılarda bulunabilir.
Yukarıda tanımlanan büyük bir sorunsal olmasına karşın, Profesör Dummkopf, yakın zamanda çözüleceği konusunda şüphe duymuyor. Kendisi de, aşağıda açıklayacağım bir dizi dahiyane deney sayesinde, çözüme doğru ustaca adımlar atmıştır. Tyndall ile birlikte, maddenin yalnızca tüm canlılığa ait olasılık ve potansiyeli içerdiğine inanmakla kalmıyor, aynı zamanda fiziksel, entelektüel ve ahlaki olan her kuvvetin maddeye ayrıştırılabileceğini, maddi koşullar ile ifade edilebileceğini ve maddenin bileşenleri şeklinde çözümlenebileceğini; yani hareketin madde, zihnin madde, kanunların madde ve hatta matematik soyutlamaların soyut bağıntılarının tamamıyla maddesel olduğunu düşünüyor.
KOKUYU FOTOĞRAFLAMAK
Radikaller Kulübü –- bilinmeyen hakkındaki bilgimizi genişletme konusunda asil çalışmalar yapan bir örgüttür –- tarafından geçen hafta tarafıma ulaştırılan davetiyeye icabet ederek, dün, Profesör Dumkoppf’un West End, Joy Caddesi’ndeki dairelerine uğradım. Profesörü, dairesinin üst katında, kokuyu fotoğraflama çalışmasıyla meşgulken yakaladım.
“Gördüğünüzü gibi”, dedi, içerisinden çıkan hidrojen sülfür dumanları yükselerek odayı dolduran bir beheri karıştırırken, “gördüğünüz gibi, duyuların nesnelliğini ispat etmiş olduğum için, duyusal görüngülerin eşit derecede maddi olduğunu göstermek benim için bir ayrıcalık ve basit bir görev haline gelmiştir. Bu cihetle, kokuyu fotoğraflamaya çalışıyorum.”
Profesör daha sonra fırlayıp, boğucu dumanın üretildiği cihaz üzerine sabitlenmiş bir fotoğraf makinasının arkasına geçerek bir süre plakalarıyla uğraştı.
Negatifi çıkarıp ışığa tutarak endişeli bir şekilde incelerken, bir hayal kırıklığı ifadesi yüzüne yayıldı. “Daha değil, daha değil!” dedi üzgünce, “ancak sabır ve daha gelişmiş cihazlar en nihayetinde başarılı olacaktır. Geçen gün sıcak bir soğan yahnisinin kokusunun açıkça görüldüğü bir negatif elde ettiğimi sandım ve bu düşünce o günden beri beni neşelendiriyor. Elde etmem kaçınılmaz. Size söylüyorum, benim değerli dostum, aktinik ışınlar işe yaramaz değil. Biraz daha kolodyum alabilmem için bir dolar yirmibeş sent vermeniz mümkün olur muydu acaba?”
SESİN ŞİŞE TEORİSİ
Dehanın veznedarı olmaya hazır olduğumu neşeyle ifade ettim.
“Teşekkürler”, dedi profesör, çeki cebine atıp fotoğraf makinasının arkasındaki yerine dönerken. “Duyular içerisinde en elle tutulur olan kokuyu resmettikten sonra, sıra sesi hapsetmeye, veya amiyane tabiriyle, şişelemeye gelecek. Bir düşünün. Kuvvet, en az madde kadar yok edilemez; veya benim bir dereceye kadar kanıtlamayı başardığım şekilde, kendisi zaten madde. Şimdi, bir ses dalgası bir defa üretildiğinde, yalnızca kendi çevresinin belirsizliği içerisinde kayboluyor. Tutun o ses dalgasını beyefendi! Ses dalgasını, onu ancak sıkıca şişelerseniz sonsuza kadar saklayabilirsiniz. İşin zorluğu, baştan onu şişelemekte. Sülfürik asidin çürük yumurta kokusunu fotoğraflamayı başarır başarmaz, bu deneyin ayrıntıları ile uğraşacağım.”
Profesör, tiksinç karışımı cam bir çubuk ile karıştırdı ve devam etti:
“Her ne kadar sesi şişeleme konusundaki amacım asıl olarak bilimselse de, bu yönde umut verici miktarda maddi kazanç ihtimali gördüğümü de itiraf etmeliyim. Yakın gelecekte, operaları etiketlenmiş ve türüne göre ayrılmış çeyrek galonluk şişelere koymayı ve günümüze uygun fiyatlarda satılacak, onsluk ufak şişelerde bir hafif ve popüler havalar dizisi oluşturmayı planlıyorum. Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi bir hanımefendinin, Martha veya Mignon’u ön sıradan dinleyebilmesi, 10 dolarlık bir banknota mal oluyor. Aynı notalar, şişe sistemiyle kişinin kendi oturma odasında, görece düşük maliyetlerle dinlenebilir. Operaları piyasaya seksen sent ila bir dolar arasında sürebilirim. Oratoryolar ve senfoniler için damacana kullanmam gerekiyor ve fiyatı elbette daha yüksek olacak. Sıradan şişelerin Wagner’in müziğini tutabileceğini zannetmiyorum. Cam balon[5] kullanmak gerekebilir. Beyefendi, eğer siz Amerikalılar gibi iyimser huylu olsaydım, bu işte milyonlar var derdim. Fakat, bilimsel yöntemin kesinlik ve ölçülülüğüne alışık ağırkanlı bir Totön[6] olduğum için, yalnızca ses konusundaki deneylerimin başarısının tatminkâr bir gelir ve büyük bir şöhret getireceğini söyleyebilirim.
BİLİMSEL BİR MUCİZE
Bu sırada, profesör bir negatif daha elde etmişti ancak hevesli bir inceleme, öncekinden daha tatmin edici herhangi bir sonuç vermedi. İç geçirdi ve devam etti:
“Kokuyu fotoğraflayıp, sesi şişelediğime göre, şimdi, beynin, kulak ve burundan daha engin olması nedeniyle, karşılık gelen yetinin, salt algılardan daha yüce olduğu, çok daha yüksek bir projeye geçebilirim.
“Zihne ait unsurların, maddesel unsurlar kadar tespit ve analiz edilmeye açık olduğuna tamamen ikna olmuş durumdayım. Çünkü, zihin maddedir.
“Ruh spektroskopu, veya daha iyi bilinecek şekliyle, Dummkopf’un kayıt tutan çift yönlü ruh spektroskopu[7], maddenin ne olduğunun, Frauenhofer çizgilerinin[8] spektrumdaki yerine göre belirlenebileceği ve analiz edilebileceğine dair genel bilgi üzerine kuruludur. Eğer ruh madde ise, bu şekilde analiz edilebilir ve belirlenebilir. Bir deneği ışığın altına yerleştirin, ruhundan kaynaklanan buhar veya sızıntılar — ve bu buhar ve sızıntılar elbette maddeseldir –- ortaya çıktığı dakikada, spektroskopun uygun şekilde düzenlenmiş yüzünde, uygun simgeleri ile temsil edilecektir.
“Bu, kısaca benim keşfim. Spektroskopu nasıl düzenleyeceğim ve deneklerin ışık altına ne şekilde konumlandırılacağı tabii ki bir sır. Patent başvurusunda bulundum. Cihazdan ve uygulamalı sonuçlarından Yüzyıl Fuarı’nda[9] faydalanacağım. Bu zaman kadar, icadın daha ayrıntılı bir açıklamasını vermeyi reddetmek zorundayım.
KEŞFİN ÖNEMİ
“Büyük keşfinizin pratik uygulamalardaki rolü ne olacak?”
“Size bu pratik uygulamaların ne olacağı hakkında en azından bir fikir verecek kadar ileri gidebilirim. Ruh spektroskopunun günlük hayattaki ilişkiler üzerindeki etkisi olağanüstü olacak, tek kelimeyle olağanüstü. Tüm yalan söyleme, hilekârlık, dolandırıcılık, iki yüzlülük, onun kullanımı ile ortadan kaldırılacak. Bir doğruluk ve içtenlik binyılı getirecek.
“Birkaç uygulama örneği… Artık at arabası yollarında polis çanları çınlamayacak. Yüzeysel seviyede bilimsel bilgisi ve elinde benim ruh spektroskoplarımdan biri olan müfettiş, kondüktör pozisyonuna başvuran herkesi bilimin şaşmaz gözüyle inceleyecek ve ruhunda herhangi bir namussuzluk olup olmadığını spektrum üzerindeki işaretlerle, üstelik bir kimyagerin bir meteorda veya Satürn’ün halkalarında demir olup olmadığına kanaat getirdiği kadar kolay bir şekilde belirleyecek.
“Artık mahkeme, hâkim veya jüri olmayacak. Bundan sonra adalet, iki gözü açık ve sağ elinde benim kayıt turan çift yönlü ruh spektroskopum olduğu halde temsil edilecek. Sanığın en derindeki doğası bir tek bakışta okunacak ve tam olarak Frauenhofer çizgilerinin ruhunu tüm yalınlığıyla ortaya serdiği şekilde, ya beraat edecek, ya otuz gün hapse mahkûm edilecek veya asılacak.
“Artık resmi kişilerin yolsuzluğu veya politikacıların yalanları olmayacak. Tüm kampanyalardaki en önemli unsur benim spektroskoplarım olacak ve olabilecek en aşırı ve aynı zamanda en uygulanabilir sivil reformları etkileyecek.
“Yüksek kulelerde muhbirler olmayacak. Hiç kimse, editörünün benim spektroskoplarımdan biri vasıtasıyla yapılacak kişisel bir incelemeden geçip de, satın alınmış bir vicdan ve yargının sahte ifadeleri yerine, yalnızca gerçek ve dürüst kanaat için ücret ödediğine ikna olmadığı bir gazeteye abone olmayacak.
“Mutsuz evlilikler olmayacak. Hanım kızlar[10], kendilerine üstünkörü vaatlerde bulunan aşıklarının tekliflerini kabul veya reddetmeden önce bana getirecekler ve ben de onların spektrumlarının saf aşk, vefa ve şefkat mi, yoksa çıkarcı açgözlülük, kararsız sevgi ve evlilik sonrası zulüm işaretleri mi gösterdiğini açıklayacağım. Ben, elinde parlayan kılıcı ile (veya daha doğrusu spektroskopu ile) Hymen’in[11] kapısında dikilen melek olup, onun cennetinin girişini koruyacağım.
“Utanç olmayacak. Eğer bir kişinin karakterinde bir şey olması isteniyorsa, onun tarafında ne kadar süslü gösteriş olursa olsun, eksik çizgiyi onun spektrumuna yerleştiremez. Eğer bir şeyi eksikse, orada da eksik olacaktır. Taunton’daki[12] tımarhanede bulunan kusurlu yapıdaki zihinler üzerinde gerçekleştirdiğim uzun deneyler serisi ile keşfettiğim–“
“Taunton’da bulundunuz yani?”
“Evet. Çalışmalarımı, iki yıl boyunca bu kurumun talihsiz mahkumları arasında sürdürdüm. Tam olarak kendim bir hasta olarak değil, anlıyorsunuz ya, marazi zihinsel gelişim vakalarının bir inceleyicisi olarak. Fakat sizi yorduğumu sanıyorum ve bu şeyin kokusu gitmeden önce fotoğraflamaya devam etmem gerekiyor. Tekrar uğrayın.”
Profesöre veda ettikten ve ona son derece ilginç deneylerinde başarılar diledikten sonra eve gittim ve Profesör Tyndall’ın Belfast konuşmasını[13] otuz dokuzuncu defa okudum.
-oOo-
Profesör Dummkopf’un maceraları, “Vücudu Olmayan Adam” ile devam ediyor.
Notlar:
[1] Spektroskop: Işığın, yani elektromanyetik radyasyonun belli bir bölümünün ölçümünde kullanılan cihaz. Ölçülen değer, genel olarak radyasyonun şiddetidir. Cisimlerin yaydığı veya soğurduğu dalgaboylarına göre, malzemelerin içeriğinin belirlenmesinde kullanılır.
Ruh Spektroskopu öyküsü, Mitchell’in diğer öyküleri gibi, The Sun’da bir öykü olduğu belirtilerek değil, haberlerin arasında, kendisi de bir habermiş gibi yer almıştır ve kendi döneminin bilimsel gelişmelerini, özellikle giderek her şeyin bilimsel/maddi temellerle açıklanmasını eleştirmektedir. geri=>
[2] John Tyndall: (1820-1893) 19. yüzyılda yaşamış İrlandalı fizikçi. 1854-1887 yılları arasında Büyük Britanya Kraliyet Enstitüsü’nde profesör olarak görev yapmıştır. Diyamanyetizm, kızılötesi ışıma ve havanın fiziksel özellikleri hakkında yaptığı çalışmaların yanısıra, 19. yüzyılın güncel deneysel keşiflerini halka açıklamak için yazdığı on ikiden fazla kitapla tanınır. Ayrıca 13. nota bakınız. geri=>
[3] Dummkopf: Alm. Ahmak. geri=>
[4] Koerperliehegelswissenschaft: Alm. Bedensel aşkın para bilimi. Almancada, kelimeler birbirine eklenerek yeni kelimeler yaratılır; yazar bu nedenle bu tuhaf ismi tek kelime olarak veriyor. geri=>
[5] Cam balon: Özellikle asit ve aşındırıcı maddeleri saklamak için kullanılan bir tür kimyasal kap. geri=>
[6] Töton: Tötonlar, eski bir Germen kabilesidir. Kelime, vahşi Töton Şövalyeleri’nin, yağma yapabilmek için din değiştirmeleri nedeniyle, Almanlar’a hakaret olarak kullanılır. geri=>
[7] Kayıt tutan: İng. Self-registering. Günümüzde, sismograflardakine benzer, kendi üzerindeki kalem ile ölçümlerini bir kağıda kaydeden cihazlara verilen genel isim. geri=>
[8] Frauenhofer veya Fraunhofer çizgileri: Güneş’in yaydığı ışık dalgaları içerisinde bulunan siyah çizgiler. Bunlar Güneş’te bulunan maddeler (ve Dünya’nın atmosferi) tarafından soğurulan dalga boylarına karşılık gelir. geri=>
[9] Uluslarası Yüzyıl Fuarı [İng. Centennial International Exhibition]: 1876 yılında düzenlenen ilk Dünya Fuarı. Fuarda, sergilenen birçok şeyin içerisinde yeni icatlar da bulunuyordu. geri=>
[10] Hanım kızlar: İng. Maiden. Eski dönemlerde, evlenmemiş kadınların bakire oldukları varsayılıyor ve onlar hakkında, özellikle üçüncü şahıs ile konuşurken, bayan veya hanım yerine bunu belirtecek başka bir kelime kullanılıyordu. geri=>
[11] Hymen: İng. Aşk tanrısı. Aynı zamanda kızlık zarı anlamına da gelir. Yazar burada, iki anlamı bir arada kullanarak bir kelime oyunu yapıyor. geri=>
[12] Taunton: İngiltere’de bir şehir. geri=>
[13] Tyndall’un Belfast Konuşması: John Tyndall’un, British Association for the Advancement of Science’ın [İngiliz Bilimi İlerletme Derneği] yıllık olarak düzenlediği toplantıda, 1874 yılında Belfast’da yaptığı konuşmadır. Tyndall, konuşmasında özellikle evrimci bilimi savunmuş, özellikle Darwin’i övmüş ve evrimsel bilimlere, dini yorumların karıştırılmamasının altını çizmiştir. Bu o dönemler için sansasyonel bir olaydır ve konuşma ertesinde, bu olay tüm gazetelerde haberleştirilmiştir.
Mitchell, Tyndall’un konuşmasını ve Evrim Kuramı’na sahip çıkışını, Profesör Dummkopf karakteri vasıtasıyla, var olan her şeyin maddesel/fiziksel olana indirgenmesini esprili bir şekilde eleştirmektedir. Ancak eleştirisindeki tuhaf taraf, örneğin, Profesörün ruhun varlığını reddetmek yerine, kabul etmesi ancak maddi temelli olarak görmesidir. Aradan geçen zaman, Tyndall’u haklı çıkarmıştır. Ayrıca 2. nota bakınız. geri=>
Yazan: Edward Page Mitchell
Orijinal adı: The Soul Spectroscope
The Sun, 19.12.1875